ACZMENDİ DERGAHI
Dava değil, Dava İçinde Bürhan
Müslim Gündüz Kimdir?
Risale-i Nur dairesinde en ziyade medar-ı bahs olunan Aczmendi Tarikatı’nın kurucusudur.
Nur hizmetlerini rejime entegre ettiğini düşünen Kemalizm’i sukut-u hayale uğratan Aczmendi Hareketinin lideridir.
Üç kal’a-i İslamiye’nin ihya ve icrasında ve dahi Şeair-i İslamiye’nin ilanında muvaffakiyet elde etmiş mücahedenin komutanıdır.
Risale-i Nur’un cemaat-i azimesi içindeki mukaddes kuvveti tehyic edip uyandırmak suretiyle; Süfyaniyet’in münafıkane suretinin ifşa olduğu 28 Şubat hadisat-ı azimesindeki hamiyet-i aliyeyi harekete geçiren kuvve-i velayetin menfezidir.
Birinci dünya harbi sonrasında Osmanlı toprakları üzerinde otuz küsur devletçikler kurulmuştu.
Elde avuçta kalan şu küçük Anadolu toprakları da mutlak bir istibdat altında tutulmalı, hilâfet ilgâ edilmeli, harf değiştirilmeli, medreseler, tekkeler, dergâhlar kapatılmalı; örf, adet, anane ne varsa kökünden kazınmalıydı.
İngiliz merkezli müstevli devletler Lozan’da bu karara varmışlardı.
Bunun için münasip bir adam bulunmuştu. Sayılan bütün tahripleri aşkla ve şevkle yapan Kemalizm (Süfyaniyet) iş başına geçti.
En mütevazı rakamlarla şu gariban Anadolu insanının önderlerinden beş yüz bin insan şehit edildi.
Devlet terör estiriyor, Müslümanlar ise aç, susuz, çıplak, perişandı.
Kurtuluş için bir ümit kalmamıştı. İşte tam bu hengâmede Risale-i Nur meydana çıktı ve Müslümanlara haykırdı;
“Meyus olma, senin öyle sarsılmaz bir nokta-i istinadın ve öyle mağlup olmaz muhteşem orduların var ki dünya toplansa karşısına çıkamaz. Kâinatı dağıtamayan onu dağıtamaz!”
Müslümanlar irkildiler. Kendilerine geldiler. Kalplerindeki iman potansiyeli harekete geçti. Kalemler çalışmaya başladı. Yüzbinlerce Risale-i Nur eserleri Anadolu’yu manen fethetti.
Süfyaniyet’in bütün tahribatları, imanın ve Kur’an’ın muhkem kal’asına çarpıyor, yıkılıyor ve neticesiz kalıyordu.
El-hâk Risale-i Nur’un birinci devresi iman-ı tahkikiyi neşrediyor ve ehl-i imanı dalaletten kurtarıyordu.
Bu vaziyet altmış sene devam etti. Süfyaniyet, Kemalizm olarak; Mehdiyet ise Risale-i Nur olarak meydan-ı mübarezede çarpışıyorlardı. Zamanla her iki faaliyeti de ülfet perdesi kapladı.
Kemalizm alacağını almış artık yapacağı bir şey kalmadığından mevcut kazanımlarını muhafazaya çalışıyordu.
Risale-i Nur ise çıkış sebebinin üç maddelik programından sadece birinci maddeyi tahakkuk ettirmişti.
Rejim, Nurcuları adeta kendi saflarına katmıştı. Son iki hizmeti onlara unutturmuştu. Hizmet olarak muazzam dershaneler açmışlar, Kemalistlere karşı İslam’ın üstünlüğünü ispat etmek için Kapitalizm’e balıklama dalmışlardı.
Artık Risale-i Nur; üzerinde akademik çalışmalar yapılan, konferanslarla İslami felsefe gücünü kullanarak muhataplarını ikna eden kültür hazinesi bir eser durumuna gelmişti. Risale-i Nur’un felsefe dalında, büyük bir irtidât hareketi başlamıştı.
Bu hareket sonradan FETÖ ismini alacaktı. Bu felsefecilik muazzam Risale-i Nur hareketini demokratik, laik ve Kemalist rejimin bir payandası haline getirmişti. Ümmetin Risale-i Nur olan ihtiyat kuvveti büyük bir ekseriyetle Kemalist rejime meyletmişti.
Risale-i Nur’un çıktığı 1926’larda memleket ve Müslümanlar maddeten harap olmuşlardı. Altmış sene sonrasında ise durum daha feci idi. Kemalizm, hedefindeki bütün taleplerini elde etmiş bir rehavet içerisinde idame-i hayat ederken ümmetin ihtiyat kuvveti ve kurtuluşun vazifeli erleri olan Risale-i Nur talebeleri Kemalizm’in payandası durumuna gelmişlerdi.
Bu kudsi yolun sahipleri olan İmam Ali (r.a), İmam Hasan (r.a), İmam Hüseyin (r.a), İmam Zeynel Abidin (r.a) Hz. Gavs-ı Âzâm (r.a), Hz. Bediüzzaman (r.a) ve Sultan Feyzi-i Kastamoni (r.a) büyük bir velayet gücüyle bir avuç insanı mücadele meydanına attılar.
Bunların adı “Aczmendi” idi.
Fakirlerdi, kimsesizlerdi, zayıflardı ama gücü, kudreti nihayetsiz olan Allah’a dayanıyorlardı.
Ümmete haykırdılar: “Meyus olma, senin öyle sarsılmaz bir nokta-i istinadın ve öyle mağlup olmaz muhteşem orduların var ki dünya toplansa karşısına çıkamaz. Kâinatı dağıtamayan onu dağıtamaz!”
Erkekleri sarıklı, şalvarlı, cübbeli, asalı idiler. Tıpkı Üstadları gibi.
Hanımları çarşaflı, peçeli idiler. Tıpkı Hz. Aişe (r.anha) gibi.
Kemalizm’in temel taşlarını söktüler.
Kemalizm sarık yasak dedi; Aczmendi hayır deyip onu başına tâc etti.
Kemalizm; örf âdet an’aneyi yıktı, Aczmendi onu ikame etti.
Kemalizm Kur’an harfini imha etti, Aczmendi onu ihya etti.
Kemalizm medrese ve dergâhları kapattı, Aczmendi onları açtı.
Aczmendi; mücadelesinin ufak bir kısmını sergiledi.
İnşallah büyüğü geriden gelecek.
Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz!
PROGRAM
Tafsilat- Usül-ü Resail-i Nur
Tarik-ı Aczmendi Tatbikatından
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1960 yılında vefatının ardından 1986 yılına kadar geçen 26 yıllık süre içerisinde baş gösteren hizmet farklılıkları, Risale-i Nur’un usul ve esaslarının program haline getirilmesini zarurî kılmıştır. Problemlerin tahlili, tespiti ve tedavisine matuf olarak kaleme alınan bu eser, Aczmendi tatbikatının membaını teşkil etmektedir
Program, Aczmendi’nin bidayetinden itibaren hatt-ı hareketini, hedeflerini ve prensiplerini içeren bir eserdir. Program, Tarîk-ı Aczmendi tatbikatının dönemin bir kısım hakim güçlerinin sürüklemesi ve yönlendirmesiyle, günü birlik hadiselerin meydana getirdiği bir aksülamel ve heyecan neticesinde ortaya çıkmış bir reaksiyon değil; bilakis, fıtrî ve ızdırarî bir arayış, sabırlı ve derin bir ilmî müzakere ve İslamî mücadelede çeyrek asırlık bir tecrübe neticesinde husule gelen bir aksiyon olduğunun en büyük delilidir.
Eser yayınlandığı ilk günden itibaren Risale-i Nur camiasıyla ve İslamî terbiye usullerinde mütehassıs bir kısım eşhasla paylaşılmıştır. “Siz kim oluyorsunuz…? Falan zat varken bu sözleri sarf etmek ve böylesi bir harekete liderlik etmek size mi düştü..?” gibi değerlendirmeleri saymazsak, gelen en insaflı, seviyeli, makul ve bir derece anlaşılabilir eleştiri; “Zamanı değil…” şeklinde olmuştur. “Zaman” ise izafî bir değerdir. Bazıları için zamansız ve yersiz görülen bir hadisatın, diğer bir kısım insanlar için tam yerinde, zamanında, ayn-ı hikmet ve rahmet olması muhtemeldir.
Risale-i Nur Nedir?
Risale-i Nur, ne şarkın ulûmundan ne de garbın felsefesinden alınmış bir ilim olmayıp; nev-i şahsına münhasır bir ilimdir. Kur’an-ı Hakîm’den muktebes olup, âhirzaman hadisatı içerisinde ehl-i imânın küfürle mücadelesinde yegâne düsturlar mecmuasıdır.
Evet, tarihte emsali asla vuku bulmamış azîm ve acîb inkılâblar bu İslâm beldesini kasıp kavurdu. Meselâ bir harf inkılâbının emsalini tarihte görmek mümkün değildir. Meselâ kıyafet inkılâbının bir eşine tarihte rastlamak mümkün değildir.
Allâmeler, müctehidler, âlimler bir sabah kalksınlar ki, ilim namına bildikleri her şey yasak olmuş, yeniden ABC öğrenmeye ve devletin emrinin dışında, hiçbir kimse hiçbir sûretle arzusuna göre giyinmemeye icbar edilmişler. İnsanları hayvan sürüleri haline getirmeyi hedef alan, emsali namesbuk bu dehşetli tahribatlara karşı, elbette tarihte emsali görülmeyen metodlarla mukabele edilmesi zarurîdir. Zira ceza cins-i ameldir.
O halde gayet rahatlıkla diyebiliriz ki; Risale-i Nur okumamış bir kimse, ne kadar âlim bir zat da olsa, onun muhteviyatını malum olan ilimlerle bilmesi mümkün değildir. Zira Risale-i Nur hareketi ilim ve cihad sahasında yeni bir iştir. Emsali sebkat etmemiştir.
Netice-i Kelam: Risale-i Nur hareketi, ilimde ve kıyamda Kur’an-ı Azimüşşan’ın, irtidad hareketlerine karşı çektiği bir elmas kılınçtır. Bu kılıncı tam ve kâmil mânâda kullanmak için usûl bilmek lazımdır.
Risale-i Nur Hareketinin Merhaleleri
Risale-i Nur, bir hareketin adı veya cihanşümûl bir kıyamın bütün düsturlarını hâvi, ilhâm-ı Rabbanî bir eserdir. Barla’da, zalim bir kaymakamın ve vicdansız bir muallimin zulümleri altında te’lif edilen Risale-i Nur, İttihâd-ı İslâm ile Cihanda İslâm’ı tekrar layık olduğu mevki-i muallasına oturtacağı mes’ud güne gelinceye kadar, hareketini üç merhalede tahakkuk ettirecektir.
Birinci Merhale: İmân-ı Tahkikinin neşri ve ehl-i imânı dalâletten kurtarmak
İkinci Merhale: Hilâfet-i Muhammedîye ünvanıyla şeriatı icra ve tatbik etmek
Üçüncü Merhale: Hilâfet-i Muhammediyeyi İttihâd-ı İslâm’a bina ederek din-i mübîn-i İslâm’a hizmet etmektir.
Bu üç merhalede takınılacak hareket tarzını bütün teferruatıyla ve umumiyetle icmâli olarak risaleler beyân etmişlerdir.
Birinci merhaledeki hizmet tarzını, Hz. Üstad (r.a) hayatıyla bizzat yaşamıştır.
Risale-i Nur’un te’lifinin bittiği tarih olan 1944 tarihine kadar Risale-i Nur dairesine talebe vasfıyla dahil olmuş, sayıları takriben otuza vasıl olan erkânlar da elhak o mübarek Mürşid-i Rabbani’nin yolundan kıl kadar inhiraf etmeyerek yollarına devam etmişlerdir.
İmân-ı tahkikîyi neşr ve ehl-i imânı dalâletten kurtarmışlardır. Allah (c.c) hepsine rahmet eylesin (Âmin).
Biz bu birinci hizmet devresinin 1985 veya 1986 tarihinde bittiğine kaniyiz. Bu iddiamıza deliller ise evvela şunlardır:
Birinci Delil; ‘Bir devir altmış senede biter’ hükmüne göre, 1925 veya 1926 da başlayan te’lifât ve birinci hizmet devresi, altmış sene ilave ile 1985 veya 1986 senelerinde bitmiş olur.
İkinci Delil; birinci hizmet devresinin ve tarzının adeta ruhu durumuna gelmiş olan Hacı Hulusi Yahyagil’in (k.s) bu tarihte vefatı ile beraber arka arkaya Hasan Atıf (k.s) ve Kastamonulu Mehmed Feyzi (k.s) Hazretlerinin vefatlarıyla, otuz erkân zattan hiç kimsenin hayatta kalmamış olmalarıdır.
Üçüncü Delil ise; Risale-i Nur dairesindeki dağınık ve acı olan şu vaziyet de gösteriyor ki; ‘Ya yeni hâl veya izmihlâl!’ cümlesindeki ‘izmihlâl’ olmayacağına da göre artık ‘Yeni Hâl’ zarurî olarak ortaya çıkmaktadır.
Aczmendi'nin İlk Hizmet Halkaları
Aczmendilerin ilk halkası maddeten çok zor şartlar altında hizmet yürüttükleri halde, Risale-i Nur’un istiğna ve ihlas kaidelerinin bir gereği olarak, etraf çevrelerinden yardım talep etmiyorlardı.
Kimi inşaatlarda çalışarak, kimi esnaflık yaparak, kimi öğrencilik kredilerini kullanarak, kimi anne ve babasının cebine koyduğu ufak tefek harçlıklarla beldesindeki dergâhın kirasını, faturasını karşılıyor; kimi zaman zeytin ekmek, kimi zaman ekmeğin yanına katık dahi bulamıyorlardı.
İlk Aczmendi Dergahı ve devamında teşekkül eden hizmet halkaları ve bu seyri içerisinde çekilen sıkıntılar, soruşturma ve tutuklamaların yanında Hizmet-i Kur’an’iyedeki istihdam cihetiyle şahit olunan bir kısım kutsi mazhariyetler
Aczmendi Nedir? Aczmendi’nin Menşei ve Zuhuru
Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri, Mektubat adlı eserinde “Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz." diye dört hatveden ibaret bir tarikatten bahseder.
İlk Aczmendi Dergahı ve İlk Hizmet Halkalarının Teşekkülü
İlk Dergâh faaliyetinin 1989 yılında Elaziz’de faaliyete başlamasının ardından, 1996 yılına kadar geçen kısa süre zarfında Türkiye genelinde 30’dan ziyade Aczmendi Dergâhı açılmıştır.
Müslim Efendi’nin Etrafında Oluşan İlk Ders Halkası
1985’de Bursa’dayım, Risale-i Nur hizmetinde bulunuyorum. 1986’da Hacı Hulusi Efendi vefat edince, bulunduğum Risale-i Nur cemaati beni Risale-i Nur dershanesi açmam için Elaziz'e gönderdi.
Mevcut Risale-i Nur Anlayışımın Aczmendi’ye Tahvili
Hacı Efendi ile olan rabıtam Risale-i Nur ve hizmeti hesabına olduğu için, o ders mütalaa ve müzakerelerinde tamamen gördüm ki; Risale-i Nur camiasında Risale-i Nur’a ters, izah edilmeyen ve edilemeyen ve üzeri örtülen ne kadar mesele varsa hepsine merdane bir surette neşter atılıyordu.
İnsanlar Ne Maksatla Yaratılmışlarsa, Hayat Onları O Yöne Sevk Eder
Tanıştığımız ilk andan itibaren, kendimi hep bu camianin bir ferdi olarak hissettim. Söylenenleri ve şahısları kabul noktasında bir zorluk çekmedim. Bundan sonraki hayatımın tüm seyri, hadiseler karşında rüzgârın Aczmendi’yi sürüklediği yönde, adeta bir saman çöpü gibi akıp gitti…
Aczmendi’nin İlk Yıllarına Ait Bir Ders Müzakeresi
Veraset-i Nübüvvet sırrını Hazret-i Üstad’dan devr alan Kamil (r.a) aralarında bir nefes miktarı boşluk dahi olmadan başımızda ve aramızdadır. Eğer bir an, alemden sırr-ı kayyumiyet zail olsa alem derhal helake uğrar. İşte cilve-i kayyumiyet o canlar canındadır.
Sohbetlerden Seçmeler
Videolar
Aczmendi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Müslim Gündüz Kimdir?
Risale-i Nur dairesinde en çok bahsedilen Aczmendi Tarikatı’nın kurucusudur.
Risale-i Nur hizmetlerini rejime entegre ettiğini düşünen Kemalizm’i hayal kırıklığına uğratan Aczmendi Hareketinin lideridir.
İslam’ın üç kalesinin yeniden ihyası, tatbiki ve İslam’ın şeair ve sembollerinin ilanında başarı elde etmiş mücadele ve mücahedenin komutanıdır.
Büyük Risale-i Nur cemaati içindeki mukaddes kuvveti tehyic edip uyandırmak suretiyle; Süfyaniyet’in münafıkhane suretinin ifşa olduğu 28 Şubat büyük hadisesindeki büyük gayret ve hizmeti harekete geçiren velayet kuvvetinin giriş kapısıdır.
Aczmendi Tarikatı Nedir?
Aczmendi; Bediüzzaman Hazretleri’nin 1921 yılında kaleme aldığı Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde ve dahi 1926’dan itibaren telif ettiği birçok risalesinde zikrettiği bedi ve acip bir Tarikattır.
Aczmendi; Doğrudan doğruya şeriatın zahirine hizmet eden, zevki, hali ve bir derece şuhudi Hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeye mazhariyettir.
Aczmendi; “Tarikatten ziyade Hakikattir, Şeriattır.”
Aczmendi; “İttiba-ı sünnet, feraizi işlemek, kebairi terk etmek ve bilhassa namazı tadil-i erkan ile kılıp, namazın arkasındaki tesbihatı yapmak olan evradıyla” bir Ubudiyyet yoludur.
Aczmendi Ehl-i Sünnet midir?
Aczmendi; İslam aleminin en büyük çoğunluğunu teşkil eden ve Fırka-i Naciye olarak adlandırılan Ehli Sünnet ve’l Cemaat bir tarikattır. Bu fırkanın içinde; Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerine mensup Müslümanlar bulunmaktadır.