10 Kasım Mahkemesi

Günlerden 10 Kasım…

Vali bey, her yıl mutat olarak düzenlenen anma töreninde yerini almış, diğer protokol üyeleriyle beraber saygı duruşunun yapılacağı 9:05’i bekliyorlar.

Lakin Vali Bey bu yıl biraz tedirgin ve endişeli…

Zira görev yaptığı ilde alışılmışın dışında, hatta son yüzyıl itibariyle emsali görülmemiş bir cemaat teşekkülü var.

Bu cemaat Süfyan’a olan muhalefetleri ve şeriata olan hesapsız tarafgirlikleriyle yer yer ülke gündemini meşgul ediyorlar. Gazete, radyo ve televizyonlara verdikleri beyanatları; çarşı, pazar, kamusal alan ayırt etmeden sarıklı, cübbeli, asalı dolaşmaları, elbaneli zikirleri cami, düğün, sünnet, asker uğlaması gibi mekanlara taşımaları hiçte yenilir, yutulur cinsten olmadığı gibi “Dörmedim, duymadım” denilebilecek bir vaziyette söz konusu değil hani…

Vali bey, arkasındaki protokole dönüp Müftü Bey’e işaret eder…

(Gerisini dönemin müftüsü merhum Hacı Halil Bilginoğlu’ndan dinliyoruz.)

Vali: Müftü Bey, şehrimizde sarıklı cübbeli asalı birileri çıkmış. Ulu orta geziyorlarmış.

Bilginoğlu: Hani nerede, ben niye görmedim Vali Bey?

Vali: Caddelerde toplu olarak geziyorlarmış. Olmaya ki buraya gelsinler (Saygı duruşu arifesinde Vali’deki şu safiyete bakar mısınız, öyle bir safiyet ki, adeta keramet dercesine çıkmış, başına gelecekleri hissetmiş Sayın Valimiz.)

 Bilginoğlu: Sayın valim, onlar olsa olsa köylerde, dağlarda bayırlarda koyun otlatan, bir kısım köylü çobanlardır. Bu tören saatinde buraya niye gelsinler.

(Merhum Müftü Bilginoğlu, tören esnasında gelebileceğimize ihtimal vermemiş olmakla beraber bizden de habersiz bir zat değildi aslında. Hatta ilk Aczmendi Dergahı olan Topak Dergah bölgesinde camii bulunmadığı için, etraf çevreden abdest ve namaz ihtiyacını karşılayanların su sarfiyatını arttırdıkları münasebetiyle, dergahımıza mescit belgesi vermiş, fatura maliyetini ortadan kaldırmıştı. Allah mekanını cennet etsin. Bürokratik yapıya teslim olmayan, halkın içinden bir insandı Hacı Halil Efendi.)

Vali, Müftü Bey’in bu izahlarından sonra biraz sakinleşse de tedirginliği bütün bütün geçmiş değildir. Adeta her an bir köşeden çıkacakmışız gibi endişeli bir vaziyet içerisindedir. Ve korktuğu başına gelir…

30-35 kişilik bir Aczmendi gurubu, karşı kaldırımdan arz-ı endam edip, aheste aheste adımlar ve aynı ritimde inip kalkan asalarla geçişi yapmaktadır.

Vali ve beraberindekiler bu durumdan rahatsız olsalar da tepkisiz kalırlar. Zira hem tören saati gelmediğinden “Esas duruş” mecburiyeti yoktur hem de Aczmendiler’in yürüyüş istikameti protokolün bulunduğu alan istikametinde değildir.

Aczmendiler saygı duruşu saatini ıskalamıştır. Törenin yapıldığı alana yatay bir güzergâh üzerinden ilerleyip bölgeden uzaklaşır.

Aczmendiler’in tören saatini ıskalamış olması protokol erkanı için büyük bir tesellidir. Artık tam bir huzur-u kalp ile 9’u 5 geçeyi bekleyebilirler.

Nihayetinde beklenen saat gelir… Serenler, düdükler, kornalar, gürültü namına çıkarılabilecek ne kadar ses varsa, birbiri ardınca sıralandığı bir anda, hiçte alışılmadık bir ses, gittikçe artan bir şiddette araya girer.            

Çın.. çın… çın…Hepsi bir anda yükselip, aynı anda yere inen asalar, gittikçe yaklaşan bir tarzda protokolün kulaklarını çınlatıyordur.

Aczmendiler, heybet ve ahenk içerisinde geri dönerken, tören alanındaki hazirun öylece hareketsiz ve tepkisiz bir vaziyette siren seslerinin sonlanmasını beklemektedirler. Zira kımıldasalar, maazallah 5816’ya muhalefet etmek; Atatürk’ün manevi şahsiyetini incitmek ihtimalleri var.

Protokol açısından bir ömür kadar uzun gelen, bir dakikalık işkenceli süreç tamamlanır tamamlanmaz, verilen talimat doğrultusunda tören alanından geçen Aczmendiler tutuklanır.

haber 1
haber 2
haber 3

Emniyet, savcılık, mahkeme safahatı derken yaşı 18’den küçük olanlar serbest bırakılıp, 23 kişi Elazığ E Tipi Cezaevine gönderilir.

23 kişi 23 gün tutukluluğun ardından mahkemeye çıkarılır. İlk mahkeme sonrası yargılamaları tutuksuz devam eden Aczmendiler bir ile üç yıl arasında muhtelif cezalar alırlar.

Cezalar temyiz mahkemesine gönderilir. Temyiz mahkemesi, toplu yargılamaya dair bir usul hatası sebebiyle kararı bozar ve geri gönderir. Sonraki yıllarda Yargıtay’ın düzeltilmesini istediği husus bir türlü çözüme kavuşamaz ve dosya zaman aşımına uğrar.

Aczmendiler yargılandıkları tüm mahkemelerde benzer bir inayet ve rahmet tecellisine daimi bir surette şahit olurlar. Ve hiç mesabesindeki dünyevî bir kısım sıkıntılara bedel, çok büyük muvaffakiyetlerin vesilesi olurlar.

“Hâzâ min fadli rabbî….”

Yorum bırakın

Scroll to Top