Bediüzzaman, Abdulhamid Han ve İttihad-ı Terakki

- Abdulmetin Sayın
- 14 Ocak 2025
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hayatta olduğu 1876-1960 yılları arasında gayet parlak bir hizmet seyri izlediği münasebetiyle, yaşadığı devre tevafuk eden mühim hadiselere bir şekilde mutlaka teması olmuştur.
Bu manada Sultan Abdulhamid Han dönemi ve sonrasındaki İttihad-ı Terakki seyrine dair yanlış bilinen ve tashihi icap eden bir kısım meseleleri şu başlıklar altında mücmelen toplayabiliriz:
- Bediüzzaman İttihad-ı Terakki’ye destek ve Abdulhamid Han’a muhalefet için İstanbul’a gitmiştir.
- Abdulhamid Han, Bediüzzaman’ı tımarhaneye attırdı.
- Bediüzzaman’ın makaleleri İttihatçıların fikir babası Abdullah Cevdet Paşa’nın “İçtihad Yayınlarından” çıkıyordu.
- Bediüzzaman, 31 Mart ayaklanmasında İttihatçılara destek verdi.
- Bediüzzaman, İttihatçıların merkezi Selanik’te “Hürriyet Nutuk’unu” okudu ve Emanuel Karasu ile görüştü.
- Bediüzzaman, Ankara’da teşekkül eden “Birinci Meclisi” tasvip etti.
Fihriste

Yanlış Bilgi 1: Bediüzzaman İttihad-ı Terakki'ye Destek ve Abdulhamid Han’a Muhalefet için İstanbul’a Gitmiştir
Tashih 1: Van-Bitlis Valisi Tahir Paşa, şark vilayetlerinde meşhur bir zat olan Bediüzzaman’ın ilminden ve toplum üzerindeki nüfusundan istifade etmek maksadıyla 10 yıl konağında daimî misafir etmiş ve kendisiyle en mühim içtimai ve siyasi meselelerde hususi istişarelerde bulunmuş olduğundan, onu çok iyi tanımaktaydı.
Osmanlı Paşaları -bir devlet geleneği olarak- bölgesindeki mümtaz şahsiyetlerden Payitahta faydalı olacağına kanaat getirdiklerini bir referans mektubu ile padişaha takdim edip İstanbul’a gönderirlerdi.
Bu manada Bediüzzaman’ı Tahir Paşa İstanbul’a göndermiştir.
Aşağıda paylaştığımız TC. Devlet Arşivleri Başkanlığı kayıtlı belgeden anlaşılacağı üzere, Tahir Paşa kendisi ile uzun teşrik-i mesaide bulunduğu Bediüzzaman’ı gayet yüksek bir taltif ve tasdik ile padişaha arz ederken, Bediüzzaman da medreselerin tahsil tarzına dair mühim bir değişiklik ihtiyacını bu vesileyle padişaha arz etme imkanı bulacaktı.
Şöyle ki;
Eğitimin Arapça-Türkçe-Kütçe dillerinde verilmesi ve dini ilimler ile fenni ilimlerin cem edilmesi suretiyle; hem imparatorluğun omurgasını teşkil eden üç büyük milletin mütefekkirleri aynı mefkure ile yetiştirilmesinin hem de batının fenni ilimlerinden -dini hassasiyetlerden kopmadan- istifade edilmesi Bediüzzaman’ın hayaliydi.
(BELGE: DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI_ Y / PRK / UM: 80-74)

Yıl 1907. Molla Said-i Nursi’nin yaş 29. Van-Bitlis Valisi Tahir Paşa, Bediüzzaman Said-i Nursi’yi tam on yıl boyunca kendi hususi konağında misafir edip bölgesindeki bir çok meselede onunla istişaresi ve teşrik-i mesaisi nihayetinde, padişah Abdulhamid Han’a gönderdiği resmi yazıda, onu yüksek seciye ifade eden ifadelerle tarif ve takdim ediyordu.
“Ulema beyninde harika-i zeka ile müştehir Molla Said efendi….”
“Bu havalide umumun müşkilatlı meselelerin hallinde ilmi mercidir.”
“Hazretlerine hakikaten sadık ve halis, edib kanaatkardır…”
“Dersaadet’e nail olan Kürd uleması içinde; ahlak-ı hasenece, zat-ı hazret-i hilafetpenahiye sadakat cihetiyle mümtazdır…”
(İstanbul’a gidecek olan Bediüzzaman’ın Padişah’a takdim yazısının Latin harfleriyle çevirisi)
Ma’rûz-ı Çâkerânemdir,
Kürdistân ulemâsı beyninde hârika-i zekâ ile müştehir Molla Saîd Efendi muhtâc-ı tedâvi olduğundan şeffiat ve merhamet-i hazret-i hilâfetpenâhîye ilticâ ederek bu kere ol cânib-i âlîye ‘azîmet eylemişdir.
Mumaileyh bu havâlîde ilimce umûmun merca’-ı hall-i müşkilâp olduğu hâlde yine kendisini talebeden sayarak kıyâfetini değiştirmeye şimdiye kadar muvâfakat etmemişdir.
Kendisi velîni’met-i a’zam efendimiz hazretlerine hakîkaten sâdık ve hâlis bir duâcı olmağla berâber fitraten edîb ve kanaâtkâr ve fikr-i çâkerânemce şimdiye kadar Dersaâdet’e gitmek bahtiyârlığına nâil olan kürd ulemâsı içinde gerek ahlâk-ı hasenece gerek zât-ı hazret-i hilâfetpenâhîye sadâkat ve ubûdiyetçe en ziyâde şâyân-ı âtıfet bir zât-ı diyânet-şiâr olmasına nazaran mumaileyhin emr-i tedâvi husûsunda teshîlât ve nâil- i iltifât-ı mahsûsa olması umûm Kürdistân talebesi hakkında ile’l-ebed unutulmaz bir inâyet-i âli’l-âl-i hazret-i pâdişâhî telakkî olunacağının ‘arzına cür’et kılındı.
Bu bâbda ve her hâlde emr u fermân hazret-i men lehu’l-emrindir.
Fi 3 Teşrîn-i Sânî Sene 1323
Bende: Bitlis Vâlisi Tâhir (Mühür)
(BELGE: DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI Y.PRK.UM 80/74_10/L/1325)
Yanlış Bilgi 2 : Abdulhamid Han, Bediüzzaman’ı Tımarhaneye Attırdı
Tashih 2: Bediüzzaman, biri takdim (referans) mektubunda belirtilen, diğer ikisi Padişaha vicahen arz edilecek üç hikmete binaen İstanbul’a gitmiştir.
Padişaha vicahen arz edilmesi planlanan iki konu başka bir tashih meselesine baktığından, o meseleye taliken aşağıda paylaşacağımız belgeden anlaşılacağı üzere, Bediüzzaman’ın hastaneye sevkinin Padişahın cezalandırmasına matuf bir tasarruf değil, İstanbul’a gelmesindeki üç hikmetten biri olduğu açıktır.
Şu kadar var ki, Bediüzzaman’ı padişahla görüştürmeyen paşalar, bu tavırlarının ileriye matuf kendilerini sıkıntıya düşürmesinden endişe ile Bediüzzaman hakkında “ruhsal bir rahatsızlık raporu oluşturulması” yönünde gayret sarf etmişlerse de, hekimler; “Şimdiye kadar İstanbul’a gelenlerin içerisinde zekaca böyle bir nadire-i cihan bulunmuş değildir” tarzında rapor düzenlemiştir.
Yanlış Bilgi 3 : Bediüzzaman’ın Makaleleri, İttihatçıların Fikir Babası Abdullah Cevdet’in Matbaasından Çıkıyordu.
Tashih 3: Bediüzzaman’ın makaleleri Abdullah Cevdet’in “İçtihad” yayınlarında değil, Ahmet Ramiz Bey’in “Kütüphane-i İçtihad” yayınlarından çıkıyordu. Her iki matbaanın isim benzerliği bu yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur.
Kaldı ki Bediüzzaman, hak ve batılın bir arada neşredildiği yayınlardan duyduğu rahatsızlık sebebiyle “kendi beyan ve makalelerini neşredeceği müstakil bir gazete çıkarmak” teşebbüsünde bulunmuş ve talebi olumlu karşılanmışsa da, İttihatçıların iktidara gelmesi sonrası, bu teşebbüsü akamete uğramıştır.
(BELGE: DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI Yer 27.30 kurum: DHL.MKT)

Yanlış Bilgi 4 : Bediüzzaman, 31 Mart Ayaklanmasında İttihatçılara Destek Verdi.

Tashih 4: Bilakis… Bediüzzaman 31 Mart Vakası sebebiyle İttihatçılar tarafından tutuklanıp Hareket Ordusu Karargahına sevk edilmiş 24 günlük tutukluluğun ardından Divan- ı Harbi Örfi’de (Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi’nde) idamla yargılanmıştır.
Mahkeme başkanı Hurşit Paşa, yardımcısı da Rauf Orbay’dır.
Mahkeme Reisi Hurşit Paşa, “Sen de Şeriat istedin mi? İşte Şeriatı isteyenler böyle asılırlar!” diyerek mahkeme bahçesinde idam edilenleri işaret eder.
Bediüzzaman: “Şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım!” ifadesiyle başladığı savunması tahliye ile neticelenince; Beyazıt’tan, Sultanahmet Meydanı’na kadar büyük bir kalabalığın önünde yürür.
“Zalimler için yaşasın Cehennem! Zalimler için yaşasın Cehennem!” naraları atarak ilerler. (Not: Mahkeme ifadesi Risale-i Nurlar’da mevcuttur.)
(ASİLERİN HAREKET ORDU KARARGAHINA SEVKİ, BELGE: DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI DH.MVİ 133/48)
Yanlış Bilgi 5 : Bediüzzaman, İttihatçıların Merkezi Selanik’te Hürriyet Nutku Okudu ve Emanuel Karasu İle Görüştü.
Tashih 5 : Bediüzzaman’ın Selanik ziyareti, Sultan Reşad’ın Rumeli seyahatine resmi davetli olarak davet edilmesi münasebetiyledir ki; Bediüzzaman Abdulhamid Han’a arz etmek imkanı bulamadığı yeni eğitim metodunu bu vesileyle Sultan Reşad’a ifade etmiş ve Padişahın konuya matuf devlet tahsisatı ayırmasını temin etmiştir.
Bu yeni usulde Arapça, Türkçe ve Kürtçe dillerinde verilecek eğitim dini ilimler ile fenni ilimleri cem etmek suretiyle; hem imparatorluğun omurgasını oluşturan üç büyük milletin mütefekkirleri aynı mefkure ile yetiştirilecek hem de batının fenni ilimlerdeki terakkisinden istifade edilecekti.
Lakin devam eden yıllarda çıkan birinci cihan harbi sebebiyle Bediüzzaman’ın bu projesi uygulamaya geçememiştir.

Selanik Nutku; daha evvel İstanbul’da neşrettiği “Hürriyete Hitap” nutkudur ve “Meşru Hürriyeti, yani Şer’i Dairedeki Hürriyeti” ihtiva etmektedir. Risale-i Nur’da da neşredilmiştir.
Karasso meselesi Risale-i Nurlar’da şu tarzda geçmektedir.
“Karasso ki Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için sinsi ve tertipli bir şekilde çalışan gizli bir teşkilata mensup olup ortada fevkalâde bir rol oynuyordu. Karasso’nun Bedîüzzaman’ı ziyaret etmekten maksadı, onu kendi fikrine çevirmek ve meş’um gayesine âlet etmek idi.
Fakat heyhat!.. konuşmayı yarıda bırakarak dışarıya firlamış ve arkadaşlarına “Eğer yanında biraz daha kalsaydım az kalsın beni de Müslüman edecek idi.” diyerek mağlubiyetini itiraf etmiştir.
[Risale-i Nur Külliyatı’ndan Tarihçe-i Hayat]
Yanlış Bilgi 6: Bediüzzaman, Ankara’da Teşekkül Eden Birinci Meclisi Tasvip Etti.
Tashih 6 : İlmi çevrelerin kendisine gösterdiği ihtiram ve Birinci Cihan harbinde 500 talebesi ile Ermenilere karşı “gönüllü milis komutanı” olarak çarpışması, Ruslara esir düşmesi ve esareti sonrası Bediüzzaman’ın İstanbul’a avdeti…Bunlar Birinci Meclisin görmezlikten geleceği meseleler değildi. Bediüzzaman’ın nüfuzundan istifade etmek istediler. Bediüzzaman ilk iki davete icabet etmediyse de bir kısım mebusların ısrarı ile üçüncü davete icabet etmiş ve resmi törenle karşılanmıştır.
Ankara’daki mecliste “Namaz” başta olmak üzere dini konulara gösterilen laubalilikten rahatsız olan Bediüzzaman, bir beyanname neşrederek meb’uslara dağıtır.
Bundan Rahatsız olan Mustafa Kemal Paşa; “Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel Namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz.” der. Bediüzzaman; “Paşa! Paşa! İslamiyet’te, İmandan sonra en yüksek hakikat Namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur” der. Ve bu münakaşanın ardından ömrünün sonuna kadar -ihdas olunan rejime- muhalefet eder.
Acip olan şu ki; Bediüzzaman, Paşa ile olan bu münakaşasının son cümlesini Osmanlıca eserlerinde “Dehşetli Bir Put Kırdım.” tarzında ifade etmişken, Latince harfler ile basılan eserlerde aynı ifade “Dehşetli Bir Put Kırdım.” şeklide yazılmış ve on yıllarca bu tarzda okutulmuştur. El’an da bir kısım yayın evlerinin bu ve bu minvaldeki tahrifatları münasebetiyle, Bediüzzaman (r.a) bazı çevrelerce rejim ile barışık bir tarzda resmedilmektedir.

Gönüllü Miralay Bediüzzaman Said-i Nursi
Bediüzzaman, 1. Dünya savaşına 500 talebesiyle gönüllü alay komutanı olarak iştirak ederek Ermenilere ve Ruslara karşı savaşır. Bir talebesi hariç talebelerinin tamamı şehid olur.
Bediüzzaman’ın, Bitlis gönüllü kumandanlığını deruhte ettiğine, Muş’ta 12 topu kurtarıp savaşta kullandığına, Ruslara esir düştüğüne, esaret sonrası firar edip İstanbul’a geldiğine dair Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı) ile Musul Valiliği arasındaki tahkikat ve telgraflar Başbakanlık Osmanlı arşivindedir.
Dolayısıyla Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri resmi olarak bir İstiklal Gazisidir. Lakin kurulan Laik Kemalist Rejimi tasvip etmediği için hain muamelesi görmüştür.