BİRİNCİ MESELE

SUAL: 28 Şubat’ta Basın ve Yayın kuruluşlarının Aczmendileri yoğun bir tarzda gündeme getirmesinin sebebi nedir?

ELCEVAP: Aczmendi hareketinin ilk yılları, Türkiye’de özel radyo ve televizyonların yayın hayatına başladığı bir döneme rastlar. İşitsel ve görsel yayınların habere ulaşmak ve onu dinleyiciyle buluşturmak noktasındaki yarış ve gayretleri açısından Aczmendi gibi yeni, sıra dışı, cesur, aksiyoner bir hareketin cazibesi büyüktü ve ebetteki haber niteliği taşıyordu. Basın ve yayın kuruluşlarının konu edinmekte sıraya girdiği Aczmendiler, neşriyat aleminin kendilerine gösterdiği bu yoğun ilgi vasıtasıyla, hizmetlerini anlatmak ve faaliyetlerini tanıtmaktan geri durmamışlardır.

Kaldı ki, Süfyaniyet rejiminin kuruluşunu ve devamını temin eden hususların en başında “münafıkane tarzda hareket” etmesi geliyordu ki, onun bu sinsi vaziyetini ortaya çıkaracak her haber, her hadise, her eylem, her ifade, mevcut sistemin lehine değil aleyhine çalışacaktı. Ve 28 Şubat süreci de tam da bu neticeyi verecek bir tarzda gelişmiş ve ilerliyordu… Şeriat, Laiklik, Demokrasi, İnkılaplar, İstiklal Mahkemeleri, Sarık, Şapka, Çarşaf, Dekolte… derken “Bir ekmek kavgasını vermekten başka şeylere vakit ayıramayacak” tarzda yokluğa ve yoksulluğa itilmiş Anadolu insanın gündemine din iman meseleleri 28 Şubat süreciyle giriyordu.

Böylelikle Anadolu insanı mevcut rejimin dinî ve örfî değerlerine kast ve hakaret eden gerçek yüzünü görmüş olmakla, Süfyaniyet’in münafıkane yüzü ifşa oldu. Halbuki rejim, devamiyetini sürdürmek adına her on yılda bir adet edindiği darbe geleneği içerisinde hiçbir zaman doğrudan muhafazakâr ve inançlı kesimi karşısına almamış, yolsuzluk, yönetim zaafiyeti, sağ-sol hadiseleri gibi bahanelerle askerî cuntayı iş başına getirmişti.

Hasılı; Kemalist anlayış ilk kez bir darbede münafıkane oynamamış, doğrudan ve açıktan İslamî değerlere saldırmıştı. Böylesi bir vasatta, geri durmak, sessiz kalmak değil bilakis onun bu yüzünün ifşasına yardımcı olacak her hadisatın içinde bulunmak elbette ki elzemdi.

Bununla beraber medyanın konuları saptırma veya hâkim güçlerin kullanacağı tarzda sunmak noktasındaki marifetini göz ardı etmemiştik. Bunun en kat’i delili şudur ki;

Aczmendiler, 1985’ten devam edip gelen hizmetlerinin çerçevesini PROGRAM isimli bir kitapçıkla umuma neşretmekle beraber, dönem dönem gelişen yeni hadiseler karşısındaki fikirsel ve eylemsel tarzlarıyla ilgili olarak da doğrudan efkâr-ı ammeyi bilgilendirmiş ve resmî kanallar vasıtasıyla ilgili kamu kurumlarını da haberdar etmişlerdir. (Buna dair bilgi ve belgeler okumuş olduğunuz tarihçemizde mevcuttur.)

Aczmendilerin kendilerini en doğru bir tarzda ifadelendirmek niyetiyle başvurduğu bu tedbirlere bedel, elbetteki 1000 yıl sürecek yeni bir Kemalist yapılanma hevesiyle yola çıkan cuntacı yapılaşma da boş durmamış, basın yayın kuruluşlarının yayınlarına doğrudan veya dolayı müdahalelerde bulunarak, süreci mevcut iktidarın ve Aczmendilerin şahsında tüm İslamî kesimin aleyhine işleyecek bir tarzda yönlendirmek gayreti içerisine girmiştir. 28 Şubat döneminde basın yayın kuruluşlarına yapılan müdahalelerle ilgili, süreç sonrası -birinci ağızlardan gelen- birçok itiraf bu tezimizi teyit edilmekle beraber, bizzat 28 Şubat Darbe Mahkemesi kayıtlarına girmiş BÇG (Batı Çalışma Gurubu) faaliyet raporları da bunun itirafı hükmündedir.

Bahse konu BÇG faaliyetlerine dair çok küçük iki kesit:

BCG
BCG Raporu

Yorum bırakın

Scroll to Top