Elazığ Cumhuriyet Savcılığına Karşı Müdafaa
(Müslim Gündüz - 1994)
Elazığ Cumhuriyet Savcılığına;
Ankara’da mukim (Atatürkçü Düşünce Derneği Kurucu Üyesi) Avukat Hayri Balta, benim Taraf dergisinin 2. ve 3. sayılarında çıkan röportajımla ilgili olarak İstanbul Fatih Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş, hakkımda amme davası açılmasını istemiş..
Sayın Balta’ya okuduğunu anlama-yan veya kendi hayalhanesine yerleştirdiği fanatik bir Kemalistlikle rahatsız olarak, “Kendisinin hakiki Kemalist, diğerlerinin sahtekâr Kemalist olduklarını anlatmakla aferin almağa çalışan bir zavallı” durumunda olduğu aşikardır. Bu haliyle de adliyeyi lüzumsuz meşgul ederek şamatacı tipik Kemalistlerden birisi olduğunu ispat etmektedir.
Biz şimdi sayın Balta’ya desek ki:
“Kemalistlikte söz ve fikir hürriyeti var mıdır?”
Elbette hiç beklemeden diyecektir ki; “Evet, en geniş manasıyla vardır.”
Biz o zaman ona diyeceğiz; “Peki, sizler biz Müslümanlara yobaz dersiniz, gerici dersiniz, çağdışı dersiniz. Müslümanlar adam değil dersiniz, kahrolsun şeriat (İslamiyet) dersiniz..”
Bizim inancımızın icabı olan mukaddes kitabımızın üzerine gaz döküp yakarsınız, çarşafımızı cadde ortasında kadınımızın başından alıp paramparça edersiniz, sarığımızı boynumuza dolayıp sokaklarda dolaştırırsınız…. vs..vs.
Bütün bunları yaparsınız, bu söz ve fikir hürriyeti oluyor da, sizin kanaatinizde olmayan bir Müslüman, bir iki hicivkar söz söyleyince hemen suç mu oluyor?
Sizin söz ve fikir hürriyetinden anladığınız bu mudur?
Sayın Balta’nın anlamakta zorluk çektiği hususları kendisinin tasnifine göre cevaplandırayım:
A- “Şimdi iş; Müslümanların içinden bir babayiğidin, bir babayiğit teşkilatın; çıkıp bunların o yumuşak karınlarına bir iki bıçak, bir iki süngü saplayıp, bunların ne kadar kof olduğunu göstermesine bağlı iş, başka bir şey kalmadı…” röportajdaki konuşmamın seyrine dikkat edilirse ortada bir teşbih vardır. 70 senelik Kemalist iddiaların netice itibarıyla bir hiçe müncer olduğu izah edilmektedir. Mesela: Kemalist iktisad anlayışı, Kemalistlerin yumuşak karınlarından biridir. Ona bir fikir taarruzu yapılsa, karşımıza mukavemet imkanı kalmamış, hayatiyeti bitmiş, tamtakır bir hâzineyle suçlu bir Kemalizm çıkacaktır.
Ahlakta, eğitimde, adliyede, terakkide, ziraatta, ticarette san’atta… neresini yoklasanız eski Kemalistlerin sığnağı olan Cumhuriyetin, ikincisini kurmak zaruretini artık kendileri de bangır bangır bağırmağa başlamışlardır.
Bunu söylemenin suçla ne alakası vardır?
B- “Eğer bir adamda din varsa, iman varsa, (İslam’a göre konuşuyoruz) yani bir adamın dinî imanı varsa, bu adamın bu rejime her haliyle, her tavrıyla karşı olması lazım. Yaşaması bu rejime ters düşer…”
Diyelim ki biz de sayın Balta gibi, “Hayır Müslümanın yaşaması bu rejime ters düşmez” diyelim. Ondan sonra da gayet kaba hatlarıyla tatbikata bakalım;
Meselâ, Müslümanın babası öldü, mirasını İslam hukukuna göre mi taksim edecek yoksa beşerî bir kanuna göre mi taksim edecek?
Evlenecek, devletçe dinî nikah mı muteber, belediye nikahı mı?
Suç işledi, hangi kanuna göre ceza görecek?
Tahsiline devam eden kadın, çarşaflı mı üniversiteye gidecek, yoksa bir İngiliz kızı gibi mi gidecek?
Ticaretini Kemalist düzende, faize bulaşmadan yapabilir mi?
Basını, radyosu, televizyonu, okulları, sokağı hülasa bu Kemalist rejimin nesi Müslü-mancadır ki Müslüman’ın hayat tarzı bu rejime ters düşmesin?
Amma karşı olduğumuz bu rejimle mücadelede silahımız; sözdür, fikirdir, inançtır…
C- “… Meselâ, bir kimya laboratuvarında bir deneme yapsan: Dünyada ne kadar pislik, çöplük, rezalet, kepazelik, hepsinin bir formülünü bulup, getirip bir havanda karıştırsan ve macun yapsan, sonra onu fırına sokup çıkarsan, işte bu halt o Kemalizm dedikleri pislikten bin kat daha temizdir… Bütün pisliklerin yuvası, anası, merkezi bu Kemalizm dedikleri şeydir, onun için inşallah bunların sonu geldi…”
Bu Kemalistlerden bir çoğu sayın Balta’nın tabiriyle; (Vahşi Kapitalizm’in ahlâk ve insanlık tanımayan, çıkarcıları ile Avrupa ve Amerika’ya servet kaçırıp, oralara yatırım yapan vatan hainleri…) olurlarsa, biz sayın Balta gibi hakiki Kemalistlerle, servetini Amerika’ya kaçıran vatan haini Kemalistleri nasıl ayırt edeceğiz.
Eğer Kemalizm’in bir kitabı olsa, orada, “Servetini dışarı kaçıranlar, İSKİ de ASKİ de vurgun yapanlar, genelevi çalıştıranlar, rüşvet yiyenler, yalan söyleyenler Kemalistlikten çıkarlar” diye yazılı bulunsa, biz o zaman bil mecburiye bu kötülükleri yapan sahtekar Kemalistler diye söze başlardık. Halbuki böyle bir ahlâk kaideleri, semavi veya arzi bir din kitapları bulunmadığından ister istemez umumi konuşuyoruz.
Bunda hakaret kastı yoktur. Maksadı ifade içindir. Mesela; Bütün köylünün Topal Hasan diye tanıdığı bir adama Hasan Bey desen kimsenin tanımayacağı gibi.
D- “… Akıllıysalar tövbe eder canlarını kurtarırlar… Değilse rejimleriyle beraber canları da gider…”
Bu meseledeki sözümüz tamamen İslamî itikat dairesinde söylenmiş bir sözdür. Tahkirle, tahrikle, hakaretle hiçbir alakası yoktur. Ben itikadıma ve edindiğim ilmi malumatlara dayanarak diyorum ki;
“Ey Kemalistler, kader-i İlahi artık sizin için paydos düdüğü vuruyor, uyanın. İslami ahlâk ve kaideler he tarafı kuşatmış sel gibi akıp gelmektedir. Karşı durmayın, mukabele edemezsiniz…”
Bu bir nasihattir. Tutarlarsa tutarlar tutmazlarsa kendileri bilir. Ben böyle diyorum. Onlar da desinler ki, “Hayır biz varken Müslümanlar gelemezler” bunda kızacak bir şey yok. Elbette neticeyi biz de göreceğiz onlar da. Yalnız birbirimizin fikirlerine hürmetkar olalım yeter.
E ve G Maddelerinin cevapları sabık beyanlarımızın içerisinde olduğu için oraya havale ediyorum.
Gelelim sayın Balta’nın ihbarındaki 2. 3. ve 4. maddelerindeki iddialarına 2. maddede diyor: “… Atatürk’ün kurduğu bir cumhuriyette ve onun ilke, ülkü ve devrimleri ile kalkınma ve çağdaşlaşma yolunda diğer İslâm ülkelerini geçen ve yüzde doksan dokuzu Atatürk’e minnettar olan bir ülkede…”
Atatürk’ün ilke, ülkü ve devrimleriyle idare edilen Türkiye ile, 1918’de bizimle beraber mağlup olup Versay Anlaşmasıyla sıfıra inen, 1939’a kadar kendisini toparlayıp tek başına bütün dünyaya kafa tutan ve 1945’e kadar İngiltere’ye, Fransa’ya, Rusya’ya, Polonya’ya, Avusturya’ya, vs. en öldürücü darbeleri vuran, 1945’de tekrar sıfıra müncer olan bugünkü Almanya’yı karşılaştırsak, acaba sayın Balta yazdıklarından dolayı utanmayacak mıdır?
İnkılaplar, Müslüman devletleri geçmek için değil, muasır medeniyet seviyesine çıkmak için yapılmıştı. Muasır medeniyet, İngiltere’deyse biz neredeyiz? Almanya’daysa biz neredeyiz? Fransa’da, Japonya’da, Amerika’da, Rusya’da ise biz neredeyiz?
Bir insanın pehlivanlığı kendisinin beş yaşındayken kaldırdığı ağırlıkla yirmi beş yaşındayken kaldırdığı ağırlığın muvazenesiyle anlaşılmaz.. Ancak kendi akranları ile olan müsabakasından anlaşılır.
“…Bu memleketin yüzde doksan dokuzu Atatürk’ü seviyor…” buyurmuş sayın Balta.
Anlaşılan Cumhuriyetten başka gazete ve Kızılay’dan başka mekan tanımamış sayın Balta.
% 99 milletin sevdiği bir Atatürk’ü 5816 ile korumanın izahını yapabilir mi sayın Av. Hayri Balta bey…
3. Maddede buyuruyor: “… Atatürkçülük-Kemalizm-… Kime olursa olsun kulluktan kurtulmak ve ilhamını gaipten değil yaşamdan almak demektir…”
Müslümanlar, Allah’a kuldurlar ve gaybi, vahye dayalı Kur’an’a inanırlar. İslam dinine göre “Biz kim olursa olsun hiçbir kudrete yani Allah’a kul olmayız…’’ derse ve gaybe iman etmezse ona, kafir veya mürted denilir. Yani İslâmi ilim literatüründe bu gibi insanların lügat karşılığı budur.
Bunda kızacak bir şey yok. Evet “Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler.” diye işte buna derler.
Sayın Balta’nın şikâyet dilekçesinde kendisi hakkında amme davası ikamesini icap ettirecek hakaretlerini de arz ettikten sonra ifademe son vereceğim.
Evvela, Kemalistleri o kadar zayıf biçare ve himayeye muhtaç gösteriyor ki, sanki dersin Kemalistler kelaynaklardır ki nesli tükenmesin diye devlet himayesine almalı. Bunun cezai tarafı yok mu? 3. maddede “…Avrupa ve Amerika’ya servet kaçırıp oralara yatırım yapan vatan hainleri…” diyor.
Halbuki herkesin bildiği gibi bu işi yapan, gazetelerin yazdığına göre Türkiye Başbakanıdır. O halde bu avukat Başbakan’a sarahatle vatan haini diyor.
Başka maddede: “… Oy düşkünü politikacılar, Cumhuriyet Bayramlarında, 19 Mayıslarda, 23 Nisanlarında ve 10 Kasımlarda frak giyerek… bu onursuzluğu sahiplensinler…” diye yazmış.
Bizim bildiğimiz mezkur günlerde frak’ı ya Reis-i Cumhur veya Meclis Başkanı giyer. Binaenaleyh hakaret doğrudan doğruya Reis-i Cumhuradır.
Sayın savcılığın Av. Hayri Balta hakkında Amme adına ikame-i dava etmesi de benim talebimdir.
Arz ettiğim hususlardan anlaşılacağı üzere kendisiyle ittiham edildiğim hiçbir suçla alakam yoktur. Men-i muhakeme kararı vermenizi saygıyla arz ederim.
Müslim Gündüz 1994