Ey Ulu'l Emr
(Müslim Gündüz - 5 Temmuz 1996)
Bismillahirrahmanirrahim
Ey Ulu’l Emr;
Bir Peygamber-i Âlişan’ın, vahye mazhar olduğu halde bir köylüden hurmaların aşılanmasıyla ilgili beşerî bir malumata ihtiyacı olmuştur.
Bir Davud peygamberin (as) -adli bir davada- oğlundan aldığı dersler olmuştur. Bir Mevlâna’nın bir hırsızdan, bir Hz. Ali’nin bir ahlâksızdan, bir Napolyon’un bir köylüden aldığı dersler olmuştur… Bunun misalleri belki milyonlardır…
Biliyorum siz kendinizi ilimden, hikmetten ve nasihatten âzâde görüyorsunuz. Nizam-ı Âlemde varsa yoksa kuvvettir diyorsunuz. Hakikat ve hikmet ve maslahat-ı beşer noktasında mağlup olunca kuvvete müracaat ediyorsunuz.
Fakat müstehzi bir nazarla da olsa şöyle bir durup; “Şu kabir kapısındaki adam ne diyor?” diye bir iki dakikanızı ayırsanız kıyamet mi kopar?
Ey Ulu’l Emr bakınız;
“Memleket bir hanedir. Ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir. Eğer İman-ı Ahiret bu geniş hanelerde hükmetse bizden samimi hürmet ve ciddi merhamet ve rüşvetsiz muhabbet ve muavenet ve hilesiz hizmet ve muaşeret ve riyasız ihsan ve fazilet ve enaniyetsiz büyüklük ve meziyet o hayatta inkişafa başlar.
Çocuklara der: “Cennet var haylazlığı bırak.” Kur’an dersiyle temkin verir.
Gençlere der: “Cehennem var sarhoşluğu bırak.” aklı başlarına getirir.
Zalime der: “Şiddetli azab var, tokat yiyeceksin.” adalete başını eğdirir. Bunlara kıyasen cüz’i ve külli her taifede hüsn-ü te’sirini gösterir. Evet: “İki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız imandır.“
Acaba şu memlekette hükmettiğiniz 75 seneden beri, sökmeğe çalıştığınız şu güzel ve müessir İman gerçeğinin yerine neyi ikame ettiniz?
Köy enstitüleri dediniz tutmadı. Halk evleri dediniz olmadı. Dans dediniz, balo yaptınız, sinemaya sevk ettiniz olmadı.
Futbolda, diskoda, modada, fuhuşta ve sarhoşlukta karar kılmışa benziyorsunuz. Emin olunuz ki; bu son tedbirleriniz diğerlerini kıskandıracak kadar yanlıştır.
Aldanıyorsunuz ve yine ve yine yanlış yapıyorsunuz. Bilmelisiniz ki; imanlı bin adamın idaresi, imansız ve sarhoş ve ahlaksız on adamın idaresinden daha kolaydır.
Şiddet nereye kadar? Zulüm ve tahakküm ne zamana kadar?
Mısır piramitlerinin dibinde yatanların mumyalanmış hortlakları veya Kızıldeniz’de bilmem kaç bin sene muhafaza edilen kudret mucizesi Firavunun cesedi veya kezzap kuyusunda can veren Hitlerin sonu veya gurbet ellerde öldürülen Troçki’nin, Talat’ın ve Enver’in hazin akıbetleri hiç mi ders vermiyor sizlere? Çöplüklerde sürünen Lenin heykeli, ayaklarından asılıp karıncalara yedirilen Mussoli’nin dev cüssesi, ibret almak için kafi birer ders değiller midir?
Bakınız Ey Ulu’l Emr:
Bir Müslüman’ın en büyük düşmanıyla bile bir nevi dostluğu vardır. İmanı onu daima adalet çizgisinde tutar. Bir kabahatlinin; adaletin kestiği hükümden başka, bir kılına bile dokunamaz. Hiç kimsenin suçundan dolayı onun ailesine, çocuklarına, hısım akrabasına zulmedemez. Allah’a ve ahirete iman onun kalbinde ve kafasında daimî bir polis vazifesi görür. Anarşiden, terörden, haramdan, kravatlı veya kravatsız her türlü soygun yapmaktan onu korur.
Bakınız İmanı yeşerten yerler; Kur’an kurslarıdır, onları kapatmayınız!
Hayayı muhafaza eden başörtüsüdür, onu açtırmayınız!
Kalpleri Allah’a döndüren zikirdir, zikirhanelerdir. Onları imha etmeyiniz!
Bizleri tarihin gayr-ı meşru veledleri olmaktan kurtaran; sarığımızdır, sakalımızdır, şalvarımızdır, çarşafımızdır, minaremizdir, selâmımızdır, besmelemizdir; geliniz bunlara dokunmayınız!
Ey Ulu’l Emr;
1957-58-59’da anarşiyi körükledin, 60 darbesini yaptın ne oldu? Ne kazandın? 1968-69-70’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi merkezli İnönü’nün oğlu kumandalı anarşinin sonu 1971 darbesi oldu. Ne kârımız oldu?
1978-79-80’de akıttığın kanların arkasından hocanın oğlu çıktı. 12 Eylül darbesini yaptı, elimize ne geçti? O günün çöplüklerini, 16 senedir 500 milletvekili elbirliği ile çalıştığı halde daha yerinden bile oynatamadı.
Hülasa terörü teşvik etmeyiniz bunda hiçbir hayır yok. Kan dökmeyiniz, bunda hiçbir menfaat yok. Kanla ve irinle kurulu bir düzenin payidar olduğu görülmemiştir.
Ey Ulu’l Emr;
Bilirsiniz bir ata sözü vardır: “Canı yanan eşek attan fazla koşar” diye. İslâm’ın ve insanlığın düşmanı beynelmilel şer odakları bu mantıktan hareketle Cezayir’i ne hale getirdiler görüyorsunuz. Onlar bu aziz milleti de bu kıyasla, böylesi bir uçuruma yuvarlamanın hesabı içerisindedirler.
Görüyorum ki; ey Ulu’l Emr sen de bu oyuna gelmiş; yerli veya yersiz, iyi veya kötü, haklı veya haksız demeden tam bir şaşkınlık içerisinde önüne gelene saldırıyorsun. Fakat İnşaallah biz millet olarak bu oyuna gelmeyeceğiz.
Bize zulmedeceksiniz ve ediyorsunuz, ses çıkarmayacağız.
Bizi hapse atacaksınız ve atıyorsunuz, sükût edeceğiz.
En masum ve asgari insanlık taleplerimize kuvvetle ve şiddetle, copla ve tüfekle mukabele edeceksiniz ve ediyorsunuz, asla mukabele etmeyeceğiz.
Fakat ey Ulu’l Emr;
Bütün bunları korkaklığımızdan, ölümden çekindiğimizden, hamiyetsizliğimizden ve himmetsizliğimizden yaptığımızı sakın zannetmeyiniz.
Biz vatan ve din düşmanlarının sizi aldatan oyunlarına gelmemek için bunları yapacağız.
Ey Ulu’l Emr;
Bizi öldüreceksiniz fakat Kur’an kursumuzdan, başörtümüzden, sakalımızdan, şalvarımızdan, sarığımızdan, zikrimizden ve camimizden vazgeçiremeyeceksiniz.
Ve maalesef Ey Ulu’l Emr;
Tarihin bu küçük parçasını utanılacak bir zaman şeridi olarak nesl-i atinin hafızalarına nakşedeceksiniz. Çok yazık!
Müslim Gündüz
5 Temmuz 1996