Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesine Karşı Müdafaa
(Müslim Gündüz - 1994)
Fatih 2. Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığına;
17 Haziran 1994 tarihinde yayınlanan haftalık Taraf Dergisi’nin 2. sayısında, müteakiben 3.sayısında neşredilen bir röportajda; kendi düşünce ve ideolojime aykırı düşünenleri öldürmek için insanları tahrik ettiğim ve yazının tamamı incelendiğinde Mustafa Kemal’in hatırasına hakaret ettiğim iddia edilmektedir.
İnsanları suç işlemeğe tahrik ettiğime delil olarak şu ifade gösteriliyor:
“… Şimdi bunların hali; dişi, tırnağı çekilmiş tüyleri dökülmüş, fakat hâlâ kuru kuruya azametle durmaya çalışan, bu haliyle de çok komik bir vaziyet arz eden bir canavar mahiyetinde…
Kof bir heykel gibi, bir dokunsan tahrik etsen hiçbir icra güçlerinin kalmadığı ortaya çıkacak…! Çıktı da zaten!
Şimdi iş, Müslümanların içinden bir babayiğidin, bir babayiğit teşkilatın çıkıp, bunların o yumuşak karınlarına bir iki bıçak, bir iki süngü saplayıp, bunların ne kadar kof olduğunu göstermesine bağlı iş… Başka bir şey kalmadı… İdeolojisine aykırı yazı yazan kişiler için, bir babayiğit çıkıp…. “ demek suretiyle suç işlemesini basın yoluyla alenen tahrik ettiği.
Benim ifadem, gerek yazışmalarda ve gerekse konuşmalarda her zaman ve herkes zarfından daima kullanılan: (Bu onun yumuşak karnı), (Yumuşak karnını buldu, vurup duruyor.), (Yumuşak karnından yaraladı)… Yani; muhatabının zayıf noktasını buldu. Onu, onunla mağlup ediyor…
Bu bir edebî istiaredir… Yoksa ortada ne bir yumuşak karın ve ne de onu yaralayan bir alet vardır. Birisi dese “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.” Bu adam kazma ile adam öldürmeyi teşvik ve tahrik etmiş değildir.
Veya “Filancanın kılıcı çok keskin” denildiğinde ne kılıç ve ne de keskinlik vardır. Söz başka manaya masruftur.. Aynen onun gibi ben de diyorum ki:
“Bu Kemalizm rejiminin dişi, tırnağı çekilmiş, tüyleri dökülmüş, fakat hâla kuru kuruya azametle durmağa çalışan, bu haliyle de çok komik bir vaziyet arz eden bir canavar mahiyetinde… Kof bir heykel gibi, bir dokunsan, tahrik etsen hiçbir icrai güçlerinin kalmadığı ortaya çıkacak, çıktı da zaten…”
İşte Kemalizm’in bu hali bir yumuşak karındır. Bunu, muarız olanlar onun bu bitkin, tükenmiş halini tespit edip ilmi, fikri, dinî hamleler ile o yumuşak karnından onu bertaraf edebilirler. Söz budur. Hiçbir şahıs ve teşekkül kast edilmemiştir. Yazının mahiyetinden ve mülakatın tamamından anlaşılan mana, bunun dışında olamaz. Çünkü başka bir kasıt yoktur.
Artık herkesçe iyice bilindi ki; ben kuvvet kullanılmasına asla taraftar değilim. Benim işim ilmîdir, vicdanîdir, dinîdir. Sözlerimin hepsinde bu mana açıkça görülmektedir.
Gelelim ikinci iddiaya: Sayın Savcı Bey diyor ki;
“Aynı yazıda sözde Kemalizm’in eleştirisi altında Atatürk’ün hatırasına neşren hakaret edildiği görülmüştür.” üç gazete sayfası röportajda 16 adet Kemalizm kelimesi geçmektedir. Mustafa Kemal veya Atatürk isimlerinden ise bir tane dahi yoktur.
Affınıza sığınarak meşhur olmuş bir meseleyi hatırlatacağım. Kendisine Ördek Hamdi denilmesinden hiddetlenen birisinin yanında “Bugün hava bulutlu.” demişler. Hamdi gayet hiddetlenmiş “Siz bana ördek dediniz!” demiş. Demişler; “Yahu ne zaman ördek dedik?” Demiş; “Hava bulutlu demediniz mi? Buluttan ne yağar? Yağmur. Yağmurdan ne meydana gelir? Göl. Gölde ne yüzer? Ördek. İşte siz bana ördek dediniz.”
Şimdi ben desem ki; “Umumhaneler, kumarhaneler ve içkihaneler ahlaksızlık yuvalarıdır.” Sayın savcı beyin mantığına göre bunlardan da Atatürk’e hakaret çıkar. Çünkü bunların açılmasını da Atatürk serbest etmiştir. Vay o Atatürk’ün haline ki; kendisini bu mantıkla muhafaza etmeğe çalışan savcıları var.
Bahis mevzuu röportajda ima yollu dahi olsa Atatürk’e hakaret yoktur. Rejim başkadır, şahıs başkadır. Kemalizm başkadır, Kemal başkadır. Dolandırıcı, rüşvetçi, içkici, kumarbaz, ahlaksız bir Kemalist için bir şey söylense bunun Mustafa Kemal’e ulaşan tarafı hangisidir?
Mustafa Kemal’e neden hakaret olsun. Bazı iddialar oluyor ki mantığın tersinden rekor seviyede. Böylesi sözler için cevap bulmak kadar dünyada zor bir şey yoktur. Ben de sayın hakimlerin adaletli kararlarına işi havale ederek, sözü kısa kesiyorum.
Hasbünallahi ve ni’mel vekil.
Müslim Gündüz