İstanbul 1 No’lu DGM İddianamesine Karşı Müdafaa

(Müslim Gündüz - 1994)

 Haftalık Taraf Dergisinde 17 ve 24 Haziran 1994 tarihlerinde neşredilen mülakatın akabinde, hem İstanbul DGM, hem de Fa­tih Cumhuriyet Savcılığı “Din ve Mezhep Farklılığını tahrik” ithamı ile tetkikat başlattı.

MAHKEMETARİHGEREKÇEMADDEHÜKÜM
İstanbul 1 No’lu DGM1994Taraf Dergisi Mülakatı312-224 AY
Fatih 2. Asliye Ceza1994Taraf Dergisi Mülakatı312-248 AY

Istanbul DGM e1729449652649İstanbul 1 No’lu DGM İddianamesine, Elazığ Ağır Ceza Mahkeme vasıtasıyla verilen cevaptır.

Hakkımda “Devletin güvenliğini tehlikeye düşürmüş” denilerek, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi soruşturma başlatmış.

Taraf Dergisinde çıkan mezkur mülakatımdan dolayı İstanbul Şişli Cumhuriyet Savcılığı bundan evvel soruşturma açmıştı. İddialara cevap olarak oraya bir yazıyı, Elazığ savcılığı kanalıyla göndermiştim. Oraya gönderdiğim ifademi aynen tekrar ediy­orum. Binaenaleyh mezkur ifademin oradan celbini veya davanın daha evvel açılan Şişli C. Savcılığının takibine bırakılarak, o ifademe ilâve edeceğim gayet kısa bu ifademin de oraya gönderilmesini talep ediyorum.

Şişli Cumhuriyet Savcılığına gönderdiğim ifademe ek olarak burada şu kadar derim ki:

Cemiyeti idare eden kanunlar ne kadar mükemmel olursa olsunlar, onları tatbik edecek olan insan olduğundan, bu kanunları tatbik eden insanların hüsnü niyet veya suiniyet sahibi olmaları yine işin aslını teşkil etmektedir. Ben memleketim hesabına iki yüz senenin ızdırabıyla yanan bir insan olarak diyorum ki:

Osmanlıyı, hiç kimseye ön vermeyen bir Osmanlıcılık havasıyla müdafaa eder gibi görünenler batırdığı gibi, Türkiye Cumhuriyetini de Laiklikte ve Kemalistlikte hiç kimseye ön vermez gibi görünenler batıracaktır.

Evet, hakkımda verilecek cezayı, vatanıma bir kıl kadar dahi olsa yapabileceğim bir hizmetin yanında hiçe sayarak diyorum ki;

Cumhuriy­et idaresi, şartlandırılmış bir düşünceyle ve tek istikametli bir görüş erbabı ola­rak yetiştirdiği savcıları vasıtasıyla ruhuna Fatiha okutturacaktır.

Zira mülkün temeli adalettir. Adalet olmazsa mülk gider.

Bir söz; kime söylenmiş? Ne zaman söylenmiş? Hangi makamda söylenmiş? Neden söylenmiş? İse, kıymeti ona göre takdir olunur.

Benim Taraf mecmuasındaki sözlerimi değerlendiren sayın savcı sanki bir saadetler sa­rayında oturuyor gibi ayrılıkçılık yaptığımdan dem vuruyor.

Evvelâ benim gibi tarihçe-i hayatı ortada, en ufak hareketlerinde bile pervasızca ve açıkça hareket ettiği halde bugüne kadar va­tanın bütünlüğünü bozucu zerre kadar dahi vukuatı olmayan bir insanı, bölücülükle ittiham eden­leri ben de bölücülük yapmağa azmettirmekle veya tahrik etmekle veya bilfiil bölücülük yap­makla suçluyorum. Çünkü, bu gibileri, kanunu arkasına alarak, insanlara sebepsiz tahakküm ederek suç işlettirmekle suçludurlar.

Saniyen; sayın iddia makamı sanki Türkiye’de Fırat sınır çizilerek vatanımın doğusundakilerinin başına binlerce mermi ve bomba yağdırılmıyor gibi veya sanki doğudaki eşkiya kundaktaki bebeği makinalı tüfeklerle taramıyor gibi veya İstanbul’un göbeğinde her gün ard arda patlayan bombalar yokmuş gibi veya sanki taranan polis otomobillerine gül de­steleri atılıyormuş gibi bir edayla oturduğu yerden ayrılıkçı tellerinde mızrap oynatıyor.

Benim Taraftaki sözümün söylendiği yer; her gün onlarca insanın can verdiği Türkiye’m…

Sözün muhatabı; çaresizlik içerisinde ne yapacağını şaşırmış olan Türküyle, Kürdüyle ve Lazıyla şu necib Anadolu insanı…

Sözü söyleyenin makamı; her gün bu ızdırapların onlarcasını duymakla çaresizlik içerisinde feryad-u figan eden vatanını seven sıradan bir vatandaş…

Ve nihayet sözün söylenişindeki maksat; aklım ne kadar yettiyse, dilim ne kadar döndüyse bu elim ve feci gidişata engel olmağa çalışmak..

Memleketimizi saran bu kahredici alevlerin içerisindeki bir ferdin feryadıdır, bu sözler. Alevlerin söndürülmesine himmetini kilitlemiş bir insanın ağzından çıkan sözlerin kafiyeye uyup uymadığına elbette bakılmaz.

Şimdi iddia makamından rica ediyorum; sinede olanın kağıda aynen dökülmüş samimi ah­valine göre tekrar mütalaada bulunsunlar.

Son sözüm; “Hasbünallahi ve ni’mel vekil.”

 

İddia edenlerin aksine olarak Vatanperver, Dindar, Risale-i Nur Talebesi ve Ayrılıkçı değil Birleştirici Müslim Gündüz 

9 Kasım 1994

Yorum bırakın

Scroll to Top