Lahika 6 - 8 - 10 - 14 - 15 - 16

LAHİKA 6

(Müslime Armut)

بسم الله الرحمن الرحیم . السلام علیکم ورحمةالله و برکاته

Canım Sultanım!

……………….

Sultanım! Kaç zamandır bayağı rahatsızdım. Bugün ise sıkıntım o kadar arttı ki bir şeyler oldu diye tahmin etmiştim. Daha sonra siz mübarek sultanımın saçlarını kestiklerini öğrendim. Yıkıldım sultanım, kurban olayım size. Canım sizin yolunuza feda olsun! Bir emrinizle ölüme hazırım sultanım. Keşke sizin yerinize ben acı çekse idim. Sizin tırnağınıza zarar gelmesine razı değilim.

Sultanım! Rabbimin sizi gerçekten çok sevdiği zannındayım. Siz mübarek sultanımız sonuna kadar mücadele ettiniz ve biiznillah devam da edeceksiniz. Bu yolla bizi yıpratıp yolumuzdan alıkoymak istiyorlar. Ama Rabbü’l-Alemin oyunlarını boşa çıkarıp kazdıkları kuyuya onları düşürecek, inşaallah.

Efendim! Bunlar bizi ne kadar üzse de azmimizi daha da kuvvetlendir­di. Bunları yapanlara karşı kinim gitgide arttı…… Hani Efendim, şimdi bazıları sizin saçınız kesildi diye seviniyor ve kendi kendilerine bir bayram kutluyorlar ya ama bu leylek kafalıların beyinciklerinde zerre miktar akıl yok, bunu anlayıp kendi hallerine ağlamıyorlar. Onlar sadece mübarek saçlarınızı kestiler. Ama siz onların sağ kollarını kesti­niz…

Hepimizin canı sizin yolunuza feda olsun. Anamız, babamız, malımız, nefsimiz sizin yolunuza feda olsun sultanım!

Mübarek Efendim, her an size dua etmeye çalışıyorum. Bundan sonra daha çok etmeye çalışacağız. Efendim, inşaallah sizin de dediğiniz gibi bu sıkıntılar son sıkıntılarımızdır.

……………….

Annemin, babam Mahmut’un, Sümeyye, Sena, Halise, Elif, Emine, Sevim, Zahide, Fatıma, Nigar, Songül, Mukaddes, Zeliha ve Rukiye kardeşlerimizin hususan selamları var…

Dualarınıza Muhtaç

Aciz Evladınız

Müslime Armut

(Eylül 97’de Adıyaman’dan Müslim Efendi’ye gönderilen mektuptan bir parçadır.)

LAHİKA 8

(Ahmed Edip)

باسمه سبحانه . السلام علیکم ورحمةالله

Şu helaket asrının bedeviyet sahralarında bizim gibi sahipsiz, mahzun, kendine zulümden başka hüneri olmayan biçare avareleri, şefkat kanatlarınız altına cezbettirip toplattıran Erhamürrahimine şükürden ne kadar uzağım, hamdini eda etmekten ne kadar acizim.

Siz, bize ve bizim gibi avareleşmiş bu zamana Cenab-ı Erhamürrahimin ta­rafından lutfedilmiş, Rahmeten-lil-alemin (asm) olan Fahr-i Cihan (asm) Efendimiz’den bize ve bu ahirzaman denen hazin zamana yetiştirilmiş; tecessüm etmiş rahmet-i ilahiyesiniz (haşiye).

Böyle azîm, azîz, muazzam bir rahmete biz nasıl şükredelim, nasıl hamd edelim? Hangi şükür kifayet eder, bilemiyorum.

Katre misal küçüklüğüme, ehemmiyetsizliğime, keyfiyetsizliğime rağmen, o ne azim rahmettir ki bir şulesini de bize nasib eyledi. Al­lah’ın (cc) şanı ne kadar da büyük.

O (cc) Rahmanürrahim üzerimizden lûtfunu, rahmetini eksik ey­lemesin, bir an dahi bizleri bu kudsî Risale-i Nur hizmeti olan sırat-ı müstakîmden ve Efendimiz’den, Efendimiz’in himmet ve şefkatinden ayırmasın. Ne dünyada ne ukbada. Amin……

Pürkusur ve biçare talebeniz

Ahmed Edib        

3 Kasım 1997     

(Niğde’den Müslim Efendi’ye gönderilen mektuptan bir parça) 

Haşiye: Risale-i Nurları okumalarına vesile olmam noktasından böyle söylemiş. Bu hizmet benim için bir kulluk vazifesi iken bu tarzda bir iltifatı kendim hakkımda kabul etmekten (mana-yı ismiyle) bin defa Allah’a sığınırım.     

Müslim.

LAHİKA 10

(Maraşlı Şahin)

بسم الله الرحمن الرحیم

Bizlere hakkı hak, batılı batıl; sünnet-i seniyyeyi ve şeair-i İslamiyenin ihyasında ve dehşetli bid’alardan uzaklaşmamızdaki ye­gâne manevi kuvvet olan, İslam’ın sancaktarı ve cihadın, başkaldırışın sembolü olan siz sevgili Efendimiz’e şu on üç aylık medreseden bir mektup yazamadığım için kendimi dünyanın en bedbaht mahlûku görüyorum.

Efendim, biz burada (Kahramanmaraş’da) hizmet-i imaniye ve Kur’aniye olan mesleğimizi öğrenip yaşayıp anlatmak için azami gayret içerisindeyiz.

Elbetteki muzır maniler önümüze çıkacak. Bizler bu muzır manileri Risale-i Nur’un ve siz sevgili Efendimiz’in gösterdiği (Usûl ve Program) tarîkta yol katederek bertaraf etmeye çalışıyoruz.

………………..

Dualarınıza Müştak

Pürkusur Talebeniz

Şahin (Maraşlı)

LAHİKA 14

(Ankaralı Mehmed)

اسمه سبحانه و ان من شئ الا یسبح بحمده

السلام علیکم ورحمةالله و برکاته

………………..

Aziz Efendim,

Bilmiyorum ki kalbimin patlamaya hazır volkan halini almış va­ziyetini, ahvalini, şu nakıs lisanıma nasıl tercüme edip kâğıda dökeyim. İnanın bundan acizim. Ne olur hakkınızı helal ediniz.

Aziz Efendim, Üstadım,

İçinde bulunduğum bu cennet bahçesinin, Resul-ü Ekrem Aleyhissalatü vesselam Efendimizin Sünnet-i Seniyyesinin, İman ve Kur’an hakikatlarının nasıl layıkıyla şükrünü eda edebilirim, bilmiyorum.

De­vamlı korku içindeyim. Bu nurlu emsali görülmemiş nimetlere nankörlük eder de edepsizlik eder de bunun cezası olarak dünyada ve ahirette bu Nurlar’dan, siz Üstadım’dan, mücahid mübarek aziz efendilerimizden, mücahid gardaşlarımdan ayrı kalırsam ne yaparım ne ede­rim.

Lütfen Efendim dua buyrun, yalvarırım dua buyrun; Rabb-i Rahim’imiz şu biçareyi de o nurlu ordunuza katsın, ayırmasın. Yalvarırım Efendim dua edin.

Elimde kıymetini bilemediğim şu vücuttan başka bir şeyim yok ki O’nun (cc) yoluna vereyim. İnşaallah sizlerin duasıyla Rabbim dünyada sevindirdiği gibi şehadet şerbetini içirerek ahirette de sevindirir.

Gayrı yanar bu hicrandan şu deli gönlüm. Bir Hanzala, bir Hubeyb, bir Mus’ab, bir İkrime, bir Seyyid-i Şüheda Şehid-i Kerbela, bir Ulubatlı Hasan ister artık ruh-u canım, bu bir benzerleri daha olmayan efendilerim gibi tatmak ister şerbet-i şehadeti. Özlerim, duramam yerimde, patlarım keferenin tepesine. 

Efendim ne olur dua edin. Şehadetin hicranı ile meczub olmuş şu biçareyi Rabbim vuslatına erdire. Amin.

………………..

Duanıza, yardımınıza

Şiddetle muhtaç köleniz

Niğde’de mevkuf Ankaralı Mehmed

(21 Kasım 1997 tarihli, Müslim Efendi’ye gönderilen mektubdan bir parçadır)

LAHİKA 15

Esedullah Remzi Yıldız

بسم الله الرحمن الرحیم

Aziz, Sebatkâr, Muazzez, Keremli Efendim Hazretleri!

Mektup cezam dün bitmişti. Akit’te bir muharririn “fikir suçlularıyla” ilgili makalesi beni hüzne gark etti. Sadece sizden bahset­memiş. Herkesi fikir suçlusu kabul ederek karakalemini karalamıştı… Bunların vefasızlığı ile müteellim olduğum bir demde mektubunuzu ge­tirdiler. Yaralarıma merhem oldu. Allah (cc) ebeden sizden razı ol­sun.

Mektubunuzu Mehmet Fırat’a gönderdim. Her cümlesi kalbimde­ki birçok perdeyi araladığı gibi ufkumu açtı. Salih Mirzabeyoğlu’nun 1996 Ocak ayında kaleme aldığı sizinle alakalı Akıncı Yolu’nda yayınlanan bir yazıyı buradan temin ettik.

Yazdığınız mektub o yazıyı daha iyi an­lamama vesile oldu. Bunca eziyetin içinde hakikatte küçük, lakin neti­cesi azim müşkülatların halli için zahmetlere katlanmanız bizleri hem mahcup ediyor hem şevkimizi kamçılıyor hem ümidimizin ateşleyicisi hükmüne geçiyor.

Cenab-ı Hak sizleri başımızdan eksik etmesin. Amin. Amin. Amin.

Kardaşlarımızın soğuktan mütevellid dûçar oldukları hastalıkların dışında şu an burada zahirde endişeye değer bir müşkülatımız yok. Elhamdülillah.

Halimiz Rabbimizin malumu. Rahmetinden ümidimizi kesmedik, kesmeyeceğiz inşaallah.

Sizi daha fazla rahatsız etmemek için kısa kesiyorum.

Size müştak, duanıza müntazır

Esedullah Remzi Yıldız

7 Kasım 1997

LAHİKA 16

(Hasan Şafak)

السلام علیکم ورحمةالله

Muhterem Efendimiz Hazretleri, Mükerrem Üstadımız;

Allah sizi iki cihanda muazzez, mübeccel ve muzaffer etsin, edi­yor ve edecek inşaallah.

Allah sizin âli seciyenizi ve pak iffetinizi, âlâ izzetinizi her nev’i lisan ve tersim ile bütün dünyaya ilan ve i’lam ediyor.

Allah’a hamdolsun ki bütün mer’î kalb ve vicdanlarda masumiyeti­nizi ve mazlumiyetinizi tasdik ve takdir ettirdi.

Allah, “zalumen cehula” güruhunun hilesini aleyhlerine ikame ve sizin sabır ve mücadelenizi, ümmet-i Muhammed’in (asm) haline keffaret ile İslâm’ı layık olduğu mevki-i muallasına yükseltsin.

Leyle-i Berat’ın hemen akabinde gelen beraatınız, beraatınıza bir delil, hak ve hakikat davamıza kudsî bir burhandır.

Efendim, selam eder hürmetle ellerinizden öperim.

Hasan ŞAFAK

15 Aralık 1997

(Müslim Efendi’ye cezaevi dışından gönderilen bir mektup)

Yorum bırakın

Scroll to Top