Mukaddime - 28 Şubat'ın Nedenleri, Niçinleri ve Neticeleri
İlim ve cihad sahasında bir tecdid hareketi olan Risale-i Nur, programını üç merhalede (iman, hayat, Şeriat) olarak tedrici ve kademeli bir tarzda tahakkuk edecektir.
Bu tedrici programın birinci ve en ehemmiyetli kademesi; İman hakikatlerinin neşri vasıtasıyla, materyalist fen ve felsefeden gelen şübehata set çekilmesi ve ehl-i imanın dalaletten kurtarılmasıdır.
İkinci kademesi; iman hakikatlerinin ilimden amele, teliften tatbike, ilandan icraya yani hayata intikalidir.
Üçüncü kademesi; kalbin tasfiyesini, ruhun inkişafını ve aklın tekemmülünü netice verecek bir talim ve terbiye ile hem amel-i salihe muvaffakiyet hem de şeriatın icra ve tatbiki meselesidir.
Bu üç kademeli hareket tarzından, ikinci merhale olan “ilimden amele, teliften tatbike, ilandan icraya intikal” merhalesi “içtimaiyata doğru-dan tesir etmesi” bakımından önceki hizmet merhalesinden çok daha ses getireceğini tahmin etmek güç değildir.
Nitekim öyle de olmuştur…
Bu merhalede, “Süfyaniyet’in rejim-i bid’akarenesinin münafıkane yüzü ifşa olmuş” meydana gelen siyasi ve sosyal çalkantılar neticesinde, rejimin temel taşları büyük bir gürültüyle yerinden kopmuştur.
Türkiye tarihine “28 Şubat hadiseleri” olarak geçen bu dönemde Kemalistler; tek tipleştirmeye yönelik 70 yıllık faşist ideolojilerinin, toplumu baskılayarak bir dinamit haline geldiği gerçeğinden gafletle, Aczmendilerin inanç ve hürriyet alanındaki kararlı ve parlak vaziyetini “şeriatı karalamak ve muhafazakar kesimi sindirmek” adına değerlendirmek hevesindeyken, Acz-mendiler patlamaya hazır hale gelmiş toplum kesimlerinin ateşleyici fitili olabileceklerinin imkan ve ihtimalini memnuniyetle değerlendirmişlerdir.
Bu öylesi yüksek bir tavır, öylesi büyük bir fedakârlık ve öylesi keskin ve yüksek bir basiret nişanesidir ki; herkesçe gösterilmesi icap etmeyeceği gibi, toplumun her kesimince de isabetli bir tarzda anlaşılması gerekmemektedir.
Aslolan neticedir..
Zira bir fikrin ve eylemin isabetli olup olmadığını, müntehasındaki netice tayin edeceğinden hareketle sabit olmuştur ki;
28 Şubat Süreci avam-ı nasın inancını yaşamak noktasındaki vasatı temin ettiği gibi, on yıllardır devam eden vesayet ve zulüm sistemini de nihayete erdirmiştir.
Bu gerçeği ve bu neticeyi önemli kılan bir başka husus ise;
Mehdiyet hareketi olan Risale-i Nur programının, işlediğini ve hedef ittihaz ettiği noktalara bir bir eriştiğini göstermesidir.
Zira birinci hizmet merhalesinde, iman hakikatlerini neşreden Risale-i Nurlar “İtminan-ı kalp noktasından” Mü’min vasfını tekmil ederken; ikinci hizmet devresinde “Aczmendi tatbikatıyla” içtimaiyata el koymuş ve Müslim tavrının numune-i imtisali olmuştur.
Hadiseler esnasında, olup bitenlere anlam vermekte güçlük çeken halk kesimleri için hasıl olan neticeye işaret etmek kâfi olsa da, Risale-i Nur ile meşgul olan kesimler için işin bir başka hikmetini de nazara vermek gerekir. O da şudur ki:
Nasıl ki Risale-i Nurların telifi, bir tek şahsın ilhamat-ı kalbine ve etrafındaki küçük bir cemaatin teveccühüne vabestedir; aynen öyle de, Risale-i Nurların tatbikatı dahi bir tek şahsın kuvve-i maneviyesi etrafında cem olan, küçük bir cemaatin imtizaçkarane ittihadının bir neticesidir.
Bu kısa mukaddime ile 28 Şubat hadisatının doğrudan Risale-i Nur’a bakan hikmetlerine bir menfez açmakla beraber, Risale-i Nur’un Mehdiyet programında, 28 Şubat hadiselerinin mühim bir yerinin olduğuna işaret eden Üstadımızın mühim bir dersini nakledip, süreç itibariyle en ziyade merak konusu olmuş beş meselenin, beş sual tahtında izahına girişeceğiz inşallah.
Malum olduğu üzere Risale-i Nur talebeleri ilk Eskişehir Hapsine 121 kişi olarak tevkif edilmiş ve bu 121 kişiden biri sehven -yanlış bir tahkikat neticesinde- hapsolmuştur.
Üstadımızın Eskişehir Hapsiyle ilgili Lemeat’ta geçen bir kısım işaretleri var ki, te’vile yer bırakmayacak bir tarzda 28 Şubat hadisatına ve Aczmendi’ye bakmaktadır. Şöyle ki;
“İslâmiyet, İnsaniyette Te’min-i Müsalemet Ve İ’lâ-yı Kelimetullah İçin Cihad İster. Cihad Mertebe-i Şehâdetin Nerdibanıdır.
Âlem-i İslâm cihadı, zamanen iki yüz senelik, mekânen ikiyüz günlük, tedafüî bir harb ve darb cephesi daima var idi. En son siper ise, bu yeni senedir, hem Eskişehirdi…” (Lemaat)
Acip olan şu ki; Bediüzzaman’ın bu mısraları birinci Eskişehir hap-sine baktığı kadar Aczmendiler’in tevkif edildiği ikinci Eskişehir Hapsine de aynı aynına bakmaktadır. Zira tam bir devir evvel (60 yıl) Risale-i Nur talebelerinin 121 kişiyle girdiği Eskişehir Hapsine, 1996 yılında 120 Aczmendi, sehven tevkif olunan Müslim Çalı isimli bir Seymen’le beraber 121 kişi olarak hapsolunmakla kalmamış, Üstadımızın (ra) “Mekanen 200 gün” ve “Bu yeni sene” işaretlerine de aynı aynına tevafuk etmiş; Eskişehir’deki 200 günlük hapsin ardından, 1417 hicri yılbaşında askerin yaptığı bir baskın sonucu üç farklı cezaevine taksim edilmişlerdir.
28 Şubat hadisatına aynı aynına bakan Üstadımızın (ra) bu ihbarının tafsilini Risale-i Nur’da geçen Hicri 1417 yılına dair diğer birçok ihbarata havale ederek, 28 Şubat ve Aczmendilerle ilgili çokça medar-ı bahs olan beş meselenin izahına geçiyoruz.