Namazı Her Gün Beşer Defa Kılmak Neden Usanç Veriyor? Tevehhümü Ebediyet Nedir?

“Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Sana usanç veren, tevehhüm ü ebediyettir. Keyif için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasaydın ki ömrün azdır, hem faidesiz gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.”  [Sözler, Yirmi Birinci Söz, shf. 362]

Namaz, kılanın gözünde bitmediğinden usanç veriyor. Kişi kendisini ebedi yaşayacak, hiç ölmeyecek ve hiç ölmediği için de her gün bu namazları kılacak sanıyor. Peki sen öyle misin? Hakikat bu mudur? Oysa ki sen vehme gömlek giydirmişsin. Olmayan şeye vücud vermişsin. Yarına kadar kalacağına kimin teminatı vardır?

İnsanda tevehhümü ebediyet vardır. Yani ebedi olarak Dünya’da kalacak sanıyor. Halbuki gözümüzün önünde ve özellikle bu zamanda trafik kazaları gibi musibetler insanları küme küme götürüyor. Yarına kalacağının kimin garantisi var? İnsan tevehhüm ediyor ve diyor “- Ben sürekli yaşayacağım ve yaşadığım müddetçe de her gün 5 vakit namaz kılacağım.” Oysa ki, insan öleceği zamanı bilse yaptığı yanlışların çoğunu yapmaz. Bize yaşarken yanlış işler yaptıran tevehhümü ebediyettir. Hiç ölmeyecek gibi ve bu dünyada ebedi kalacak gibi hareket ediyoruz.

Ebedi olarak yaşayacağını zanneden insan, herhangi bir kaza ya da kalp krizi ile ölebilir. Ölüm için büyük küçük farkı da yok. Desem ki 75 yaşını görmeden adam ölmüyor ama o da doğru değil. Değil 75 yıl 7.5 aylık bir bebek dahi bu dünyada durmuyor, gidiyor. Ölümde yaş farkı yok. Gelen gidiyor. O halde tevehhümü ebediyet nazariyesini bırakıp kulluk kulpuna yapışmak lazımdır. Üstad da bunu yapıyor. Kendi nefsine söylüyor. Seni namazdan böyle usandıran da tevehhümü ebediyettir. Güya hiç ölmeyecekmişsin ve dünyada kalacakmışsın gibi nazlanıyorsun. Hâlbuki ki yarına kalmaya senedin var mı? Adam iki senelik için pazarlık yapıyor ama iki dakika sonra ölüyor.

“..elbette onun yirmi dörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.”

Yirmi dörtten birisi yani yirmi dört saatten bir saati, bir abdestle beraber beş vakit namaza kafi gelir. Allah sana göz, kulak, el, ayak, mide, dalak, böbrek ve ciğer gibi şeyleri bedava vermiş. Hastaların durumuna baksan, sen kendinin ne kadar büyük bir nimet içinde olduğunu anlarsın. Buna ek olarak, Allah seni imanla şereflendirmiş. Adın Hasan, Hüseyin, Ali, Veli. Gragos, Dikran, Ohannes veya George değil.

Bize verilen nimetlerin üstünlüğünü arada bir o nimetlere muvaffak olmayanlara yani aşağıya bakarak ne kadar büyük lütf-u kerem içinde olduğumuzu anlayalım. Ve bu nimetleri verene karşı bir vazifemizin olduğunu kabul edelim. Bütün bu nimetleri sana bila bedel vermiş, sıhhatin devam ediyor, gözün görüyor, kulağın işitiyor, bedenin rahatta ve afiyette iken Namaza, Oruca ve İbadete nazlanmak hakikaten yanlıştır. Allah bizi böyle nazlardan korusun.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Alışveriş Sepeti
Scroll to Top