“1417” Yakın Tarih - Yakan Tarih
“1417” Yakın Tarih - Yakan Tarih-1
Sene 1995 – 1996!
Meşhur HSYK!
Derin ve paralel devletin merkez üssü onlar. Toplanıyorlar!
O yıllar medya üzerinden gündemi sallayan bir CEMAAT var.
Cemaat deyince aklınıza CIAmaat gelmesin.
Hüseyin Üzmez Ağabeyi de çağırıyorlar ve bu cemaat hakkında bilgi istiyorlar ondan. Aldıkları bilgilerden anlıyorlar ki Risale-i Nur 2. Devreyi başlatmış.
Bütün hücrelerine kararlarını bildiriyorlar. Bu cemaat PKK’dan daha tehlikeli kendileri için. Karar bu. Gereği yapılmalı.
Tarih 28 Aralık 1996 Sene 17 Şaban 1417!
Kadıköy’de bir kapı kırılıyor.
Kırılan kapı kırılmakla kalmıyor.
Bir domino etkisi başlatıyor.
Tarih 28 ŞUBAT 1997…20 Şevval 1417 Kırılan kapı bir dönemi yıkıyor.
18 Haziran! Müslüman’ın sırtına basarak iktidar olanlar Müslüman’ı satarak iktidardan düşüyor.
19 Haziran! 28 Şubat’ın 1000 yıl süreceğini söyleyen son şapkalı köşesiz Süleyman 3 adamına iktidarı veriyor.
30 Haziran’da deprem hükümeti kuruluyor.
17 Ağustos! Arz dayanamıyor çatlıyor. Merkez üssü Deniz Kuvvetleri Karargâhı. 7,4 şiddeti ile İlahi darbe iniyor. Ekonomi çöküyor.
Tarih 16 Mayıs 2000! Müslüman’a ihanet ederek yıkılıp giden Erbakan’ın marifetiyle 10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer seçiliyor. Böylece hem Erbakan’ın hem Demirel’in Müslüman’ı aldatma dönemi de tarih oluyor.
Ve 28 Aralık’ta kırılan kapının yıkıcı dalgası 1000 yıl süreceği ilan edilen dönemi yerle bir ediyor.
28 Aralık 1417‘de kırılan kapının altında kalan eski dönemin ardından yeni dönemin ilk ışıkları vurmaya başlıyor tarihin tozlu levhalarına. İlk filizini veriyor; Recep Tayyip Erdoğan
14 Ağustos 2001’de Anadolu’dan çıkan bir yiğit siyaset meydanına giriyor. 3 Kasım 2002 de ise Başbakan!
Tarih coştukça coşuyor. O da 1417‘de işaret edilenlerden. 12 Aralık 1997 O da Medrese-i Yusufîye erbabından.
HSYK’nın rejim için PKK’dan daha tehlikeli ilan ettiği cemaat 128 kahramanı ile 28 Aralık’ta kırılan kapının açtığı yoldan 2010’da büyük öldürücü darbesini rejime indiriyor.
En başta “Kılık Kıyafet Kanunu” olarak “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” zulümlerini tarihe gömüyor. Böylece fiilen öldürdüğü inkılap kanunlarının mezar taşı da dikilmiş oluyor.
Risale-i Nur’un 2. Devresi icraatına hızlı devam ediyor.
Allah kuduzu kuduza çattırıyor.
28 Aralık 1417‘de kapıyı kıran Süfyanîyet komitesinin milli kırmızı cenahı kendilerinden daha eşedd Amerikan yeşili olan cenahına yenik düşüyor.
Yeni dönemin Anadolu’dan yükselen iktidarına musallat olan “Sarıkız”, “Ayışığı”, “Eldiven” vs. beceriksiz darbecilerinin tepelerine “Balyoz” iniyor.
Ergenekon Amerikon’a mağlup oluyor. .
İngiliz Kraliçesi’nin kendisi gibi meymenetsiz ve nursuz uşağı Amerikon gurbetçisi de darbeyi Anadolu’dan Çankaya’ya doğru yürüyen yiğidin elinden yiyor.
Amerikon İngiliz, Anadolu’ya mağlup oluyor.
28 Aralık 1417 kapısı kırılan MÜSLİM zat, başlattığı 2. Devrenin lahuti zevki ile pişdar ve dümdarı olduğu “İstikbalin müjdelenmiş Mehdi’sine” tebessüm ederek “O gelecek zattan” bir önceki “Hâkimiyet” döneminin ışığı altında 12. Cumhurbaşkanı olarak makamına çıkışını seyrediyor.
“1417” Yakın Tarih - Yakan Tarih-2
1925 Şeyh Said Hazretlerinin kıyamı.
Süfyanî tahripkâr rejime karşı şarktan yükselen muhteşem kıyam. Fakat bu kıyam sebebiyle gözler bir başka Said’e çevriliyor.
1925’te inzivaya çekildiği Van’dan alınıp önce İstanbul’a sonra Burdur’a ve nihayet Barla ‘ya getiriliyor.
Firavun Musa’yı doğmadan imha etmek ister ama kader-i İlahi Musa’yı Firavun’ un sarayında büyütür.
Süfyanî ise Bediüzzaman’ı Van’dan alıp Barla’ya getirmekle asrın Musa’sını kendi eliyle vazifesine sevk eder ve Süfyanîyetin sonunu getirecek İlahi programın
- Devresini başlatır. Yani “Te’lifât” devresini. Tarih 1926…
Hulusi Bey!
Büyük Mütekellim Bediüzzaman’ın büyük Muhatabı! 1926 da ilk talebe, birinci talebe olarak Üstadına mülaki olur.
İstikbalin programı olan Risale-i Nur yazılmaya başlanır. Asr-ı saadet gibi takribi 23 senelik süre içinde “te’lifât” tamamlanır.
Bu başlangıçtan sonra “vel asr” sırrı ile “büyük muhatab” dar-ı bekaya teşrif eder.
Tarih 1986! Tam 60 sene sonra…
Tatbikat devri başlar…
Tarih 1935! Birinci Eskişehir Savaşı.
Bu tarihten bir sene önce Isparta’ya sürgün olarak getirilen
Bediüzzaman’ın Süfyanî ile ilk büyük çarpışması yaşanır. Dönemin Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya ve Jandarma Umum Kumandanı askerî bir kıt’a ile Isparta’ya gider ve Bediüzzaman tevkif edilerek ESKİŞEHİR’e getirilir. 120’si kendi talebesi olan 121 kişi tutuklanır.
Tarih 1996! Tağutun senesi 1417! İkinci Eskişehir savaşı.
Yine “vel asr” sırrı ile 60 sene sonra. Yine 121 kişi Eskişehir cezaevinde. 120 kişi Nur Talebesi daha doğrusu 2. Devrenin yeni unvanı ile ACZMENDİSİ. Diğer bir kişi ise bir seymen vatandaş.
“İslâmiyet, insaniyette temin-i müsâlemet ve i’lâ-yı kelimetullah için cihad ister; cihad, mertebe-i şehadetin nerdübanıdır.
Âlem-i İslâm cihadı, zamânen ikiyüz senelik, mekânen ikiyüz günlük, tedafü’i bir harb ve darb cephesi daima vardı.
en son siper bu yeni senedir, hem eskişehir idi. Zâlim kâfirin en son taarruzu da bu cephede hemen kırıldı.” (Lemaat Risalesi)
İkinci Eskişehir harbinin savaşçıları Eskişehir zindanlarında tam 200 gün kaldılar. 200. Gün yani 8 Mayıs 1997 tarihinde Hicri sene 1418’in sene başında bir operasyonla muhtelif cezaevlerine dağıtıldılar.
Aynı zamanda Risale-i Nur’un Müellifi ve Mütekellimi Bediüzzaman Hazretlerinin “Muhatabı” Hulusi Bey’in dar-ı bekaya teşrifi ile işaret konulan 1986 senesinden tam 13 sene sonra Rumi yeni sene olan 1413 senesine de bu 200 gün içinde girildi. Ve tabii ki 1997 senesi içinde yaşandı bu yeni seneler.
Risalet-in Nur = 998 içindeki elif elfün okunsa 1997/98 = 1417
2.Devrenin ilk büyük savaşı olan 2. Eskişehir savaşı Tağut senesi olan 1417 de kırılan kapının en büyük gür sedası ve işaret-i azimesi olarak yaşanan tarihte yerini aldı.
Risale-i Nur’da 1417 senesi ile haber verilen bu büyük savaşın büyüklüğünü ve dehşetini o savaşın savaşçılarından başka bilen olmadı.
Paralel diye meşhur olan İngiliz maşaları “28 Aralık 1417” senesinde “Kadıköy’de kırdıkları kapı” ile başlatmışlardı bu savaşı.
Yüzlerce polis, yüzlerce kamera ve medya ordusu eşliğinde bir “Tek adam” ın kapısını kırmış ve ulusal-gayr-i ulusal televizyonlardan günlerce ve on binlerce kez o “Uzun saçlı eli asalı” kahraman “Racûlun” baskın görüntülerini Müslümanların bilinç üstlerine, bilinçaltlarına sokmuştu. Evet, savaş 1417’de başlamıştı.
“İp Üstünde Olan, Yerde Olanla Döğüşse Kaybeder”
“Gâvurlarla barışmak zelillerin kârıdır./ Hayattaki yaralar, belki de iyileşir,
İzzet-i İslâmîyede, hem namus-u millîde yaraları derindir./ İp üstündeki canbaz, yerde olan adamla eğer döğüş isterse yerde olan çekinmez./ Zîrâ canbaz hayatı, hem muhteşem, sanatı mevazinle bağlıdır./ Bir kere o bozulsa,seyreyle gümbürtüyü./ Yerdeki çıplak adam, değişir kıyam ile kuûdu. (Lemeât)
Bu akılların, idraklerin, vicdanların havsalasına asla sığdıramayacakları devasa bir savaştı. Bir yanda Süfyanîyetin son rüknü olan (P.İ.Ç.) paralel ihanet çetelerinin medyası, polisleri, askerleri, istihbaratçıları, siyasileri ve bunlara katılan nurcu (!), tarikatçı (!), radikal (!), ılımlı (!), limonlu, demokrat (!) aldatıcı kalemşörler, yazarlar, çizerler ayrıca aldanmışlar, yazamayanlar, çizemeyenler, okuyamayanlar ve anlayamayanlar. Öte tarafta ise bir “TEK ADAM” ve kendisine inanmış Eskişehir tabutluğunda mahpus bir avuç Müslüman.
28 Aralık 1417 de kırılan kapının günü olan “28” mührü art arda yaşanan tarihin üzerinde kendini göstermeye devam etti. 28 Şubat malum MGK toplantısının günü olmakla beraber Eskişehir mahkûm ve mazlumlarının 2. Mahkeme tarihi oldu. 28 Mart ise 3. Mahkeme tarihi. 28 Eylül ise kapısı kırılan Zatın içeri girmeden önceki son medya mülakatının tarihi idi.
Tarihe birkaç dipnot düşmek için yazıldı, halen yaşanmakta olan bu tarih. Hem birinci hem ikinci Eskişehir hapishanesi mücahitlerine ve şehitlerine selamlar olsun.
Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan kesin olarak ayrılmıştır. Artık her kim Tağut’a küfredip Allah’a iman ederse, işte o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, işitir, bilir. (Bakara Suresi 256. Ayet)
Ahmet Edip Taş