Lahika 27-28
(Abdulmetin Sayın)
Muhterem Efendim Hazretleri;
Evvela: İdrak etmekte olduğumuz şuhur-u selasenizi ve içindeki mübarek gün ve gecelerinizi tebrik eder hakkımızda hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ederim.
Saniyen: Buradaki kardeşler olarak “elhamdülillah” durumumuza şükür ile beraber hizmetimize “helmin mezid” diyerek devam ediyoruz.
Salisen: Müsaadenizle “Aczmendilik” kitabından iki sulalim olacak.
Birinci Sual: “..Yani, Bediüzzaman Hazretleri(ra) ile erkan olan talebeleri arasındaki münasebetlere bakarak yolumuza devam edebiliriz. Mesela, Üstad hazretleri ile Hulusi, Hulusi ile Hüsrev, Hüsrev ile Sabri ilaâhir…” (Fena fil-ihvan, sh.16)
Yukarıda görüldüğü üzere Hulusi Efendi’nin Üstad ile münasebeti belirtildikten sonra, diğer erkanların Hulusi ile ve devamında birbiri ile olan münasebetleri belirtilmiş. Akla geliyor ki (diğerleri de erkan talebelerden olmaları hasebiyle) neden her biri Üstad Hazretleri ile doğrudan irtibat kuramıyor?
İkinci sual: “…Hz.Üstad’ın buradaki “uhuvvet” ten muradı ilk gelenin son gelene, yaşlının (yaşı Risale-i Nur’da geçmiş) gence, alimin (Risale-i Nurun alimi) amiye karşı takınacağı tavrını anlatmaktır. Yoksa bu tabiriyle yeni terbiye dersleri almaya gelmiş bir Nur talebesine, dairede mürşid durumuna gelmiş zatları tanımamak selahiyeti vermemiştir…” (Sırr-ı İhlas ile fena fil ihvan, s.159)
Yukarıda yapılan sıralamadaki ilk olmak -yaşlı olmak- alim olmak kıyaslarını kendi aralarındaki sıralamaları itibariyle düşünürsek; yeni Aczmendi olmuş bir insanın daha önceki hayatında 10-15 senelik sair Risale-i Nur cemaatlarında hizmet etmiş bulunması ve Risale-i Nur ile alakalı malumatının ziyadeliği ile beraber kendisinin takınması gereken ve kendisine karşı takınılması gereken tavır nasıl olmalıdır?
Hürmetle ellerinizden öper, Sırat-ı Müstakim çizgisi üzerinde ebediyen beraberliğimizi Rabbimden niyaz ederim.
Abdulmetin
14.11.1997 Niğde C-2
Lahika 28
(Müslim Gündüz)
Aziz, Müdakkik, Sıddık Kardaşım Abdulmetin Efendi;
Binler selam eder dareynde saadetler dilerim. Oradaki bütün dost, kardeş ve talebelere de ayrı ayrı selam ederim.
14.11.1997 tarihli mektubunuzu aldım. Mektubunuzda iki sual soruyorsunuz.
1- Erkandan olan zatların her birinin Hz. Üstad’a (R.A.) karşı olan ayrı ayrı durumları olduğu gibi Hz. Üstad penceresinden birbirlerine karşı da birer durumları vardı. Birbirlerine karşı olan muamele tarzlarında ölçü Hz. Üstad olduğundan o muamele de doğrudan doğruya Hz. Üstad hesabına geçer. Yani, kitapta geçen Hulusi (ks) ile Hulus-i Sani Sabri mabeyninde verilen misal gibi, aslında Hulusi’nin Sabri’yle olan münasebet şekli ve ölçüsü tamamen Üstad’ın Sabri’ye olan tarz-ı nazarı itibariyle olduğundan Hulusi’nin Üstad’a karşı olan hareket tarzı cümlesindedir. Onun için sf. 16’da o tarz-ı beyan ihtiyar edilmiştir.
Daha başka manalar da var, ama şimdilik lüzumu yok.
2- Kardaşım bu sualinizin tam cevabını ihlaslı yaşamayı şart koşarak izah etmek mümkündür. Dünyada hiçbir kelam yoktur ki istismara müsait olmasın. Düşünün ki Hariciler Hz. Ali’yi (RA) Kur’an’ın dışına çıkmakla ittiham ederken delil olarak ayeti getiriyorlardı. Meşhur bir Avrupalı da “Tevili mümkün olmayan bir söz getirin ki sizi onunla idam edeyim.” diyor. Yani kelam, Kelamullah da olsa, hüsn-ü niyetle tatbik edilmezse semeresi menfi olabilir.
Gelelim sualinize, 10-15 senelik bir Nur talebesinin Aczmendi anlayışına yeni gelmesi halinde enfüsî dairesinde diyeceği şudur. “Her ne kadar ben şu kadar senedir Risale-i Nurları okuyorsam da bu hakikatlerin fiilî tatbikatına ve bazı sırlarına vukufiyetine bu kardaşlarım benden önce vasıl olmuşlardır. Binaenaleyh bu kardaşlarım benden daha faziletlidir.”
Tetebbuatı az olup daha evvel Aczmendi fikrine gelen bir zat da diyecek ki: “Her ne kadar ben sünnet-i seniyyenin fiilî hayata geçirilişinde bu zattan önce isem de; Her şey mahiyet ve istidat itibariyle ilme bağlıdır. Allah bu Kur’an hizmetinde bu kardeşimizi daha fazla istihdam etmiştir. O halde bu kardeşim benden daha faziletlidir.”
Hülasa: “Medar-ı necat ve halas yalnız ihlastır. Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla halis olmayana müreccahtır. İbadetin ruhu ihlastır.”
Salahat başkadır, maharet başkadır. Beşeriyette bütün hayırlı dengeleri alt üst eden “ene” dir.
Mücmel olarak bu kadar kafidir. Tafsilatı için bütün Risale-i Nur külliyatını tekrar etmek lazımdır. Tekrar binler selam. Allah’a emanet olunuz.
“Evvelahir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza, enaniyetten, benlik, rekabetten mahfuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.” Bediüzzaman (ra)
Duanıza çok muhtaç Kardaşınız
Müslim Gündüz 24 Kasım 1997