Cezaevinin Duvarlarını Isıtan Şakalar

(Erdal Yüksel)

Eskişehir Cezaevinde hepimizi B-blokta topladılar. Bizim Summani yemek dağıtıyor. Yani idarenin verdiği karavanaları koğuşlara dağıtıyor. Ben, Summani, Konyalı Bayram Ağabey, Kırıkkaleli Mehmet aynı koğuşta kalıyoruz. Sümmani bütün diğer koğuşların yemeğini veriyor, en son dipte kalan yemeğin suyunu bize getiriyor. Biz diyorduk: “Sümmani bu ne! Bizler ayrıcalıklı yemek almak için seni yemekçi seçtik, sen bizi aç bırakıyorsun.” Sümmani’de : “ Biz önemli değiliz, diğer koğuştaki arkadaşların kalbine bir şey gelmesin yeter.”

“İyide Sümmani sen mübareklikte kariyer yapacaksın diye biz telef olacağız.” desek de para etmedi.

***

Eskişehir Cezavinde J-Bloktayız. Konyalı Yusuf, Elazizli Selçuk, Kayserili Musab aynı koğuşta kalıyorlar.

Yusuf’la Seçuk Musap’a diyorlar ki: “Namazları sen kıldırıp, dersi de sen yapacaksın, namaz ve ders süresince imam sensin. Fakat ders bittiğinde imamlık da biter. Dersi kısa tut yoksa karışmayız.”

Musap namazı kıldırıyor, sonra köşeye mindere oturuyor, Selçuk fırlayıp ridasını dizlerine örtüyor. Sonra derse geçiliyor. Yusuf ile Selçuk huzur-u mürşitte gibi diz üstü oturmuş, başları öne eğik duruyorlar. Musap dersi uzattıkça uzatıyor. Neyse hasıl-ı kelam epey bir süre sonra ders bitiyor. Fatiha biter bitmez Yusuf ile Selçuk Musab’a dalıyorlar. Musap’ı iyice bir eziyorlar. Musap ciyak ciyak figan ediyor.

Bizim ayarsız Selçuk hızını alamayıp; Musab’ı ipin bir ucuna, ipin diğer ucunu da ranzaya bağlayıp Musab’ı sarkaç gibi sallıyorlar. Bu hengamda ben de yandaki koğuştayım. İçim gidiyor, oraya gideceğim fakat akşam-sabah arası koğuş kapıları kilitli. Ben kapı mazgalından melül melül bakıyorum. Birden düşündüm, ben de bizim koğuşta aynı muhabbeti çevireyim.

Döndüm koğuş arkadaşlarıma baktım: Maraşlı Salih (enişte), rahmetlik Bekir ağabey, Samsunlu Ahmet Kasım… Hemen fikrimden vazgeçtim.

Mazgaldan Selçuk’a bağırdım: Musab’ı bir akşamlığına bize verin, parası neyse verelim. Tabi Selçuk kabul etmiyor. Neyse bir müddet sonra Musap dayanamıyor ve Maraşlı Selim Ağabeygilin koğuşa geçiyor. Akşam oluyor, kapılar kilitleniyor. Selçuk kapı mazgalına yapışmış bağırıyor: “ Musaaap! Ne olur geri dön. Ben ettim sen etme. Yusuf ile ben ne istersen yapacağız

 

Erdal Yüksel

Yorum bırakın

Scroll to Top