Dergah Tabela Mahkemesi
Eskişehir Dergâhı mümessili Ekrem kardeş anlatıyor….
Eskişehir Aczmendi Dergâhı sokak arasında ve sokağın baş tarafında işlek bir cadde vardı. Gel zaman git zaman yanı başımızdaki caddede bir kaza oluyor. Haber muhabirleri çekim için oraya geliyorlar. Çekimlerini yaptıkları esnada Aczmendi dergâhının tabelasını görüyorlar. Hemen bitişiğimiz cami. Bulunmaz bir haber; “Cami yanında dergâh olur mu?” manşetiyle bizi haber yapıyorlar.
Tabi bu olan bitenden bizim haberimiz yok. Bir gün sonra Çifteler’den Hamza gardaşımızdan telefon geldi. “Gardaşım bizi gazetelere yazmışlar” dedi. Ben de başta inanamadım gidip gazete aldım evet doğruymuş. İlk fırsatta Efendimizle görüşüp istişare ettim.
Yerel basın yaklaşık bir hafta bizi manşette tuttu. En neticede CHP Tepebaşı İlçe Başkanı Vural Yörük isminde bir şahıs, yaklaşık -yanlış hatırla-mıyorsam- 8 avukatla birlikte adliyenin önünde poz vererek suç duyurusunda bulundu.
CHP’nin şuç duyurusundan bir gün sonra, bana bir telefon geldi. Arayan şahıs ev sahibi. Zabıtaların geldiğini söyledi. Beni dergâha çağırdı. Ben de dergâha doğru gittim. Dergâha varınca zabıtaların ve sivil polislerin tahkikat yaptığını gördüm. Savcılığın yönlendirmesiyle geldiklerini ve tabelayı sökeceklerini söylediler. Ben konuyu avukat Bülent abi ile istişare ettim.
Zabıtalar tabelayı benim sökmemi istediler. Kabul etmedim. İş başa düştü deyip, kendileri söktüler. Tabelayla birlikte bizi de ifade için emniyete götürüp ifademizi aldılar. Her neyse mahkeme günü geldi. Toplam üç kişiydik. Üveys, İsmail ve ben (Ekrem) sarığımızla cübbemizle ve taylasanımızla (Allah razı olsun) Bülent Bey de geldi. Duruşma salonuna girdik. Hakim hanımdı. Gözümün önüne Üstadımızın mahkemesine giren hâkim geldi. Üstad o mahkemede berat almıştı. Benim de kalbime ilk gelen berat alacağımızdı.
Hakîm konuşmaya başlamadan, Bülent Bey haykırdı; “Hâkime Hanım tabelâmızı istiyoruz” dedi. Hâkime Hanım da; “Avukat Bey daha dava başlamadı, duruşma olmadı” deyip, Bülent Bey’le konuşmaya başladı. Tam bir aslanlar gibi kükrüyordu, Bülent abi.
Bizlerin de ifadeleri alındı. Mahkeme ileri tarihe ertelendi.
İkinci duruşmada Bülent Bey tabelâmızı aldı.
Tabi biz de durumuyuz, CHP’nin Adliye önünde vermiş olduğu poza karşılık, “Resim öyle değil böyle çekilir” dedik, dergah tabelamızla beraber Adliye’nin önünde bir hatıra resmi çektirdik.
Elhamdulillah, Rabbimize binler hamd’u senalar olsun ki, bizleri bu Kur’an İman hizmetinde istihdam etmiş.
Rabbim Aziz Efendimizden ve cümle kardaşlarımızdan ebeden ve daimen razı olsun (amin)
Fiemanillah…
Ekrem Efendi (Nedim Ödemiş_Eskişehir)
İsmail A. (Evet) Ünal Y. (Evet) Engin E. (Evet)
Cay-ı Dikkat Bir Mesele:
Eskişehir’de görülen “Dergah Mahkemesi” sıradan bir tabela mahkemesi değildir. İlgili mahkeme “Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edile-mez” kaydıyla icra edilen “İnkılap Kanunlarına” muhalefeti intaç eden bir eylemin en üst seviyede cezalandırılması adına yürütülmüş bir tahkikatken, dört samimi kardeşin, dört bin dört yüz kırk dört kuvvet ve kıymetinden ziyade bir muvaffakiyet elde ettikleri bir ihlas destanıdır.
İlgili mahkeme sürecine, başından nihayetine kadar hayali bir müda-hillikte bulunmakla, ihlas ve samimiyetin kerametine beraberce şahitlik edelim isterseniz.
Başlıyoruz…
Dergâh olarak kullandığınız bir mülkiyetin tapu sahibi, sizi telefonla arıyor; “Sivil polislerin ve zabıta memurlarının dergah tabelasını sökmek ve tahkikat başlatmak üzere geldiklerini” haber veriyor. Yani “İnkılap kanunlarına muhalefetten” suçüstü yapılmışsınız!
Ne yapardınız?
Diyelim ki, cezayı göze alıp memurların yanına gittiniz, görevliler “Tabelayı indirmenizi” isteseydi… Nasıl bir mukabelede bulunurdunuz?
Diyelim ki, Aczmendiler gibi “İndirmem ve dergahımı da kilitlemem” dediniz ve hakkınızda takibat başladı…
İfadeye çağrıldığınızda, hizmette kim var kim yok hep beraber mi giderdiniz? Yoksa, “Hepimizin başı yanmasın, bir kişi gitsin kafi” mi derdiniz?
Diyelim ki “Hak bildiğiniz davada inhiraf etmediniz ve dava kardeşlerinizle omuz omuza verip, tam bir tesanüt içerisinde hep beraber” ifadeye gittiniz… Devrim Kanunlarına muhalefet içeren bir eylem sebebiyle çıkarıldığınız mahkemeye, bir başka Devrim Kanununa (kıyafet kanununa) muhalefet ederek, sarık, cübbe ile mi çıkardınız?
Farz edelim bunu da yaptınız, işte emin olun ki o zaman sizler de bizler gibi şahit olacaksınız ki;
“Hakim-i mutlak ve Kadir-i mutlak olan Allah, muininizdir. O’nun takdir etmediği hiçbir güçlük size ilişemeyeceği gibi, hiçbir iyilik de o takdir etmedikten sonra sizi gelip bulacak değildir”
Velhasıl Eskişehir’de görülen Dergah Tabelası Mahkemesi iki büyük muvaffakiyetle neticelenmiştir.
- Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına matuf Devrim Kanunu, mahkemeler nezdinde fiilen ilga olmuştur.
- AİHM’in ardından, yerel mahkemeler de “Aczmendi’nin bir inanç hareketi” olduğunu kabul ve teyit etmiştir.
Emeği geçen kardeşlerimizden Allah razı olsun. (Amin)
(Aczmendi Dergahı)
Aczmendi Dergâh Tabelasının İndirilmesine Müsaade Etmeyen Hanım Hakim
Yıl: 2012, Yer: Eskişehir
Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği ve CHP teşkilat üyelerinin yaptığı suç duyurusu üzerine, Cumhuriyet Savcısı tarafından Eskişehir Dergahının tabelasını indirilip, kapısı mühürlenir ve dergâh hizmetinde bulunan kardeşlerimiz hakkında soruşturma başlatılır.
Devamını Av Bülent Demir’den dinliyoruz.
“Duruşma gününden bir gün önce Eskişehir’e gittim.
Duruşma dosyasına ilave etmek için AİHM’in Aczmendiler hakkında vermiş olduğu karar da yanımdaydı.
Mahkeme kalemindeki işlemleri tamamladıktan sonra, eğer müsaitse hakimle de görüşmek istediğimi belirttim. Niyetim dosyaya ilave ettiğim AİHM kararına -duruşma öncesi- hakimin dikkatini çekmekti. Zira bazen duruşma yoğunluğundan sebep, incelenen dosyalarla ilgili hakimlerin sathi değerlendirmeleri söz konusu oluyor, dosyadaki mühim evraklar hâkimin gözünden kaçabiliyordu. AİHM kararının da benzer bir talihsizliğe kurban gitmesini istemiyordum.
Hâkimin müsait olduğu bilgisi gelince yanına girdim.
Hâkim, hanımdı…
Eğer “Suretlerin siretlerden farklı olacağına dair tecrübelerim olmasa” yarın yapılacak olan duruşma ile ilgili her şeyin aleyhimizde geliştiğini düşünmemi gerektirecek kadar Kemalist profile yakın bir tarzı olduğunu söyleyebilirim. Kaldı ki, duruşmayı Eskişehir CHP Teşkilatı ve ADD yakından takip ediyor ve atanan hakimin de, bu minvalde bir yapıya sahip olacağı akla geliyordu. Yapacak bir şey yoktu. Nezaket içerisinde görüşmemi tamamlamam gerekiyordu.
“Hakime Hanım merhaba müsaitseniz bir çayınızı içmek isterim” dedim.
“Tabi buyurun” diyerek, oturacak yer gösterdi. Oturdum.
“Sebep-i ziyaretim yarınki duruşmayla ilgili” dedim.
“Hangi duruşma” diye sordu.
“Aczmendi Dergahı’yla ilgili duruşmadan bahsediyorum. Kendileri benim müvekkilim olurlar” dememe kalmadı.
“Avukat bey duruşmanız olduğunu bilseydim muhtemelen sizi kabul etmeyecektim” dedi.
“Haklısınız. Kabul etme nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ediyorum. Lakin ben de boş gelmedim. Yarınki duruşmanın seyrine etki edeceğini düşündüğüm, 9 Hristiyan yargıcın vermiş olduğu çok mühim bir karar var yanımda. Bu mühim kararı bizzat takdim etmek istedim” deyince. Birden dikkat kesildi.
“Hristiyan hakimlerin kararı mı? İyide bunun Aczmendiler’in duruşmasıyla ne ilgisi var” dedi.
14 sahifelik karar metnini kendisine uzatıp; “Buyurun kendiniz inceleyin, ilgisi var mı yok mu kendiniz karar verin. Ve madem duruşma avukatı olarak görüşmemi münasip bulmadınız bana müsaade lütfen” diyerek yerimden kalkmıştım ki,
“Avukat bey lütfen oturun, zaten çayları da söyledik. Hem bahsettiğiniz kararı yanınızda incelemek isterim. Belki soracağım şeyler de olacaktır” dedi.
Dikkatli bir şekilde gözden geçirip, karardaki bir kısım yerlerle ilgili benden izahat istedi. İncelemesini tamamladıktan sonra AİHM kararının kendisinde nasıl bir intiba uyandırdığını sordum.
“Bu konuya dair mütalaamı, yarınki duruşmaya bırakalım isterseniz” dedi.
Teşekkür edip odasından çıktım.
Sonraki günkü duruşmada kardeşlerimiz beraat etmekle beraber, dergâh tabelamızın da iade kararı verildi. Duruşma sonrası hâkime hanımı tekrar ziyaret ettim.
“Doğrusu bu kararınızı nasıl gerekçelendireceğinizi merak ediyorum” dedim.
“Gerekçeli kararı yazdığımızda görürsünüz avukat bey” dedi.
Takriben aradan bir ay gibi bir müddet geçti. Gerekçeli karar yayınlanmıştı. Kararın her satırının hayretler içerisinde okudum. Doğrusu bu kararı yazma salahiyeti şahsıma verilseydi, ancak bu kadar hizmet-i diniye lehinde bir karar yazabilirdim.
İlk fırsatta Eskişehir’e giderek kendisini tekrar makamında ziyaret ettim, cesareti ve adilane hükmettiği için bizzat teşekkür ettim.
Dergah Tebela Mahkemesi Gerekçeli Karar
Eskişehir Dergah tabelasıyla ilgili karar beş cihetle mühimdir.
- Aczmendi’nin Türk toplumunda “Tarikat” olarak algılandığı ve benimsendiğini gösterir.
- Aczimendi’liğin temelinin “Risale-i Nur” olduğu ve Risale-i Nur’un “Yaşam şekli” olarak ortaya çıktığı resmi bir tahkikat ile ortaya konulmuştur.
- Aczmendi Dergahlarında “Kamu güvenliği ve asayişe münafi herhangi bir faaliyet bulunmadığı” mahkemenin tespitiyle teyit edilmiştir.
- Aczmendiler AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 9.Madde kapsamındaki “Dinsel grup” olup, koruma altında olduğu, bir araya gelerek toplantı yapabilecekleri, toplantı yaptıkları bu yerlere “DERGAH” adı verebilecekleri ve inançlarını özgürce ifade edebilecekleri karara bağlanmıştır.
Avukat Bülent Demir