Müslim Efendi’nin Hacı Bayram Camii Basın Açıklaması
Muhasara Esnasında Müslim Efendi’nin Yaptığı Basın Açıklaması
Aziz kardeşlerim ve Muhterem Ankaralılar.
Biz bir kısmımız İstanbul’dan, bir kısmımız Elazığ’dan, bir kısmımız Adıyaman’dan 1000 kilometrelik yol kat ederek buraya bir sebep için geldik. O sebep şudur:
Yeni değişimde “Bir adalet tahakkuku olur” ümidine kapıldık. Evvelkinden zaten böyle bir ümidimiz yoktu ve böyle bir şeye asla teşebbüs etmezdik. Çünkü “Haksızlığı hak kabul edenlere karşı hak dava etmek haksızlıktır”
Şimdi biz bunlarda biraz ümide kapıldık. Dedik ki herhalde bir adalet tahakkuku olacak. Bunun için 1000 kilometrelik yolları teperek, şuraya geldik. Birer dilekçe verecektik.
28 Şubat hadisesinde Aczmendiler’den daha ziyade zarar görmüş, tek bir grup yoktur. Kocatepe Camisi avlusundan ve namaz saflarından insanları toplayıp, hapishaneye gönderdiler. Hapishanede 127 kişinin saçını sakalını koyun kırpar gibi yatırarak kestiler. Mahkûmiyet almamış mazlum durumundaki insana bunu yaptılar.
Bu 127 kişi, en aşağısı 2 sene gün yattı. Hiçbir suç ve kabahat yok.
Camiden toplanmış ve götürmüşler. Hani bir atasözü var ya, “Seni camiden mi getirdiler” …
Evet Aczmendiler’i camiden götürdüler ve 2 sene yatırdılar. Şu konuşan kardeşinizde 4 sene yattı. 4 seneden 7 gün eksik. Ve bir gün mahkeme Reisi ne dedim ki; “Allah’a yemin ederim ki, siz mahşerde bunun hesabını asla veremeyeceksiniz, beni bir gün dahi hapis yatırmaya hiçbir kanuni mazeretiniz yoktur sizin”
Biz geldik buraya, 28 Şubat’a müdahil olmak için birer dilekçe verecektik.
Buradan öğlen namazını kılıp adliyeye gidip çok kısa bir basın açıklaması yaptıktan sonra, herkesin elinde dilekçesi hazır götürüp savcılığa verecektik ve herkes memleketine dağılacaktı.
Ve bütün Dünya alem biliyor ki; Aczmendiler hadise çıkarmaz. Anarşiden taraf değildir. Biz Risale-i Nur talebesiyiz, biz muhabbet fedaileriyiz, biz yanlış iş yapmayız. Düsturlarımız var, Risale-i Nur da yazılıdır.
Biz buraya geldik. Öğlen namazını kıldık, herkes şahittir yapılan konuşmalara… Namazdan çıktık, adliyeye gideceğiz. Ben Ankara’yı bilen bir insanım on senem burada geçti buradan adliyeye rahat yürüyüşle 15 dakika sürer.
Gideceğiz, önümüzü polis kordonuyla kestiler. Geriyi de kestiler. Görüyorsunuz 100 metre ilerisi 50 metre yan 50 metre yan tamamen polis kordonu altındayız.
“Niye bizi bırakmıyorsunuz?”
“Toplu gitmeyin”
“Tamam, tek tek gidelim”
“Hayır”
“Bizim otobüslerimizi getirin onlarla gidelim”
“Hayır” … Aynen olan konuşmaları söylüyorum, şahit olan emniyet mensubu da buradadır.
“Peki siz kendi otobüsünüzü getirin, kendi otobüsünüz ile bizi adliyeye götürün”
“Hayır…” “Siz asla buradan dışarı çıkmayacaksınız”
Doğrusu bu işin cami avlusunda olması beni çok müteessir etti. Biz bu gibi şeylerin caminin dışında olmasını isterdik. Ama bizi camide esir aldılar.
Önemli bir şey söylemek istiyorum:
Bugünkü iktidar -Türkiye Cumhuriyeti adını aldığı günden beri- bu Anadolu toprağında yegâne samimi iktidardır. Bu işleri çok iyi bilen bir insanım. Yaşım da buna müsait ve hepsinin de içinden gelmişim. Hiç istisna koymuyorum, açık konuşuyorum; yegâne vatanını düşünen, hainlik yapmayacak, bir iktidar var şu an başımızda.
Bizim siyasetle işimiz yok. Kimseden bir şey beklemiyoruz. Bunu da iyi bilin…
Şimdi bu olan şey nedir? Olan şey şudur:
Polis iktidara rağmen ve maalesef iktidarı da yıpratmak için bu kombinezonlara giriyor.
Dün bir Ergenekon vardı. Bugün bir Amerikon var gibi…
Dün bir Ergenekon vardı, millet bundan kurtuldu, şükrediyordu. Ama bugün polis içerisinde bir Amerikon kombinezonu var gibi…
Bugün adalete gidişin yolu kesilmiştir. Biz adliyeye gidiyoruz.
Peki bir insan haksızlığa maruz kalırsa adliyeye gitmeyecek, nereye gidecek arkadaşlar? Biz adliyeye gidiyoruz.
Diyorum ki; “Bizi adliyeye götürün”
“Biz götüremeyiz”
“Bizim arabalarımızı getirin, biz gidelim”
“Hayır, ona da müsaade etmeyiz”
“Yayan gidelim”
“Ona da müsaade etmeyiz”
Allah aşkına bunun bir izahı var mıdır? Bunun izahını yapacak insan var mı içinizde?
Aczmendiler, 28 Şubat’ın temel maddesidir. 28 Şubat Aczmendi’yi çözmedikçe çözülemez.
Ve biz bunun için herkes burada fakir fukara, ekmeğinden aşından kesti, araba tuttu otobüs tuttu geldi, adaletin tahakkuku için.
Bugün Polis yolumuzu kesti, adaletin tahakkukuna mâni oldu. Ben bu işin kanuni maddesinin ne olduğunu bilmiyorum.
Yani bir insan adliyeye giderken, polis tutuyor, bırakmıyor adliyeye.
Hakkını hukukunu arama imkanını elinden alıyor.
Bu hangi madde ise ben bu iktidardan bekliyorum ki, bugün bu işi yapan polislerden hesabını sorsun.
Arkadaşlar, bir tane Kazan çıkıyor. “Ben emir verdim bunları tek tek toplayıp içeriye atım”
Bir Allah’ın kulu demiyor ki;
“Bunları meyhaneden mi topladın? Bunları kumar masasında mı topladın?
Bunları içki masasında mı topladın?… Bunları sen, Kocatepe camiinden topladın, Allah’tan korkmaz insan…”
Kocatepe Camisinden adam toplamak için emir vermiş ve bugün bunu iftiharla söylüyor…
Bugün bir tane Sarımsak, soğan bişeler çıkmış… (“Aczmendiler’in %40’ı askerdir” diyen Kadir Sarmusak kast ediyor)
Eee… bırakın adliyeye gidelim ki sarımsak, soğan, pırasa neyse iş ortaya çıksın…
“Hayır adliyeye gidemezsiniz.” Yolumuzu kestiler, müracaatımızı kestiler.
28 Şubat, şu 128 insanın hukuku ortaya çıkmadıkça, çözülemeye-cektir. Ve bugün ben bunu ilan ediyorum:
Bundan ümidimi kestim ve bir daha müdahil olmak için buraya gelmeyeceğim…
Öteki taraftan, zehir hafiye.. zehir hafiye… bir tane dahiliye Bakanı var; Asiltürk. Zehir hafiye…
“Müslüm Gündüz, emekli astsubaydır…”
Baştan öyle bir yalan söylüyor, öyle bir istihbaratı var ki, zehir hafiyenin tam mutabık bir adamı…
Müslüm Gündüz, işçi emeklisidir. Böyle zahmet edip, Müslüm Gündüz’ü Google’a girseydin, benim coğrafyamı öğrenirdin. Bu kadar büyük bir hatayı sen dahiliye Bakanı olarak nasıl yapıyorsun?
Böyle bir adamın dahiliye Bakanlığını yaptığı zamanki işleri düşünün…
Netice-i kelam; Arkadaşlar, ben size karışmıyorum. Toplu bir şeye sizleri tevessül ettirmiyorum. Ama ben artık 28 Şubat hadisesine müdahil olmak sevdasından vazgeçtim.
Ve burada ilan ediyorum;
Müslİm Gündüz’ü ve 128 Aczmendi’yi ve onların yakın akraba ve taallukatının maruz kaldığı işkenceleri, haksızlığı, zulmü, adaletsizliği çözmedikçe 28 Şubat çözülmeyecektir.
Bugün bu müracaat hakkımız elimizden alınmıştır.
Ben avukatımı başsavcıya gönderdim. Başsavcı tenezzül edip avukatımla görüşmüyor. Burada 300 tane insan… 128 insanın anası, babası, kardeşi, oğlu, kızı yani birinci dereceden mutazarrır olmuş ve bu zaruretini adliyeye intikal ettirmek için şuraya gelmiş, şu çarşaflı küçük çocuk, büyük çocuk, hastalıklı… 300’den ziyade insanı dinlemek lütfunda bulunmuyor, buranın Başsavcısı… sekreter ile muhatap ediyor.
Bu Başsavcı kimin parası ile orada oturuyor? Bu Başsavcı kimin maaşını alıyor? Bu Başsavcı bizi dinlemeyecek de, kimi dinleyecek?
Arkadaşlar ben bu müdahil olmak işinden vazgeçtim. Bunu göstermek için size, şu dilekçemdir… bu dilekçemi paramparça ediyorum.
Ümit ediyorum ki baştaki iktidar polis içerisinde dönen şu yanlışı ve kendisini yıpratan şu işi anlar ve bu bir milat olur. Şu polisinin içindeki Amerikon’u temizlemeyi kendisine vazife bilir…
Yerleri kirletmeyelim, burası cami avlusu…
Herkes böyle parçalasın parça parça etsin. Ben kendiminkini yırtıyorum.
Ve bunları Allah’a havale ediyorum. Ve bu memlekette adaletin tahakkuk etmeyeceğine bir daha inandık ve Herkesin yolu açık olsun memleketine selamet ile dönsün.
Es’selamu’aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu…
(16 Nisan 2012 günü, Hacı Bayram Camii avlusunda efkar-ı ammeye yapılan açıklama)