Lahika 283 - 100 - 107

LAHİKA 283

(Ahmed Arslan'ın Ablası)

..اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ

Canı‎m, Mücahid karde‏şim;

Pek değerli mektubunu okuduğumda hem hüzünlendim hem de sevindim.

Allah’‎n (cc) emrine, Peygamberin (asm) sünnetine uy­maktan ba‏şka suçu(!) olmayan bütün karde‏şlerimin zindanlar‎ı doldur­mas‎ı gerçekden hüzünlü bir olay. Zira Kur’an-‎ Kerim’de Bakara suresi, ayet 155’de Allah’a Teala ‏şöyle buyuruyor:

“Sizi herhalde biraz korkuy­la biraz açlıkla ve birazda mal, can ve ürünlerden yana eksiltmekle im­tihan ederiz. Öyleyse sabredenleri müjdele.”

 

(18.3.1998’de Ahmet Efendi’ye ablasından gönderilmiş bir mektuptan)

LAHİKA 100

(İpek Fırat)

Selam, dua ve besmele ile…

Allah’ın cc selamı rahmeti ve bereketi İslam’ı hakim kılma mücadelesi veren, bu yüzden zulme, sıkıntıya ve eziyete uğrayan tüm gönül erlerinin, gönül dostlarının üzerine olsun. Rabbim hepsinden razı olsun. (Amin)

Ben Mehmet Fırat’ın eşiyim. Şu anda Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevindeyim.  1,5 aydır buradayım.

Siz Metris’te kalırken eşimi ziyaret esnasında sizinle de görüşmek istemiştim. Bizzat görüşmek istemiştim ancak çekinip buna cesaret gösterememiştim. Bir vesile bu şekilde görüşme imkanına sahip olursak bahtiyar olurum.

Sizlere, size ve cemaatinize muhabbetim büyük. Bunu bu vesilelerle de olsa belirtmek benim için gerekli ve memnun edici, bu yüzden yazıyorum. Samimi duygularımı anlayıp mukabele ederseniz sevinirim.

Eşim, Niğde Cezaevinde dört ayrı hücrede 20 Aczmendi’nin bulunduğunu yazmıştı. Onlara da yazmak istediğimi belirttim, inşaallah mukabele ederler.

Sizinle ilgili basında çıkan olayları takip ediyorum ve her olayda, kat kat intikam hissim bileniyor. Elbette sizlere ve inanan insanlara yapılan zulüm bizi, beni çok etkiliyor, üzüyor, ancak o nisbette de öfkemi arttırdığı için, dualarıma riya karışmadığını hissediyorum.

Müslümanlara inançlarından ötürü zulüm yapıldığını görmek, duymak; her an, her saniye duamızı arttırıyor. Bu zulümler olmasa belki böyle derinden, yürekten ve sürekli dua etmeyeceğiz. Bunun için şükrediyorum. Rabbim bizleri dua etmekten eksik etmesin ve biliyorum ki, Rabbimin kuluna verdiği en büyük ceza ve bela ondan duayı eksik etmesidir. Biz eğer bu zalimler sebebiyle dahi dua edebiliyorsak, Rabbime şükürler olsun.

Zalimin zulmünün arttığını görmek bana beklediğimiz, özlediğimiz, gözlediğimiz günlerin yakınlığını hissettiriyor. Elbette onlara yakışandır bu. Zalim zulmeder. Ancak bu zulümleri elbette onların karşısına çıkacak ve hesabını verecekler. Bizler eğer Rabbime sabır gösterip O’ndan gelene O’ndan geldiği için rıza gösterebilirsek ne mutlu..

Zalimler ancak çukurlarını derinleştirirler, yaptıklarıyla bizler de inşaallah onların zulmüne karşı Rabbimin dinini hakim kılma mücadelemizle derecelerimizi arttırırız. Rabbim bizleri mücadelemizde muvaffak eylesin. Amin.

Dualarımız hep sizlerle, inanan gönül ehliyle. Sizlerin de bizler için duacı olduğunuzu bilmekle beraber yine de duanızı istiyorum. Müminin mümin için ettiği dua makbuldür ve nihayetinde belki bizleri kurtaracak olan gönülden, ihlaslı olarak edilmiş bir dua olacak. Bundan mahrum olmak hiçbirimizin muradı olamaz.

Rabbim, inandığımız o güzel günlere kavuşmak ve İslam sancağı altında cem olmayı nasip eder inşaallah.

Bulunduğunuz yerde duamıza ve selamımıza muhatap olanlara selamlarımızı iletiniz. Allah’a (cc) emanet olunuz. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.

 

İpek Fırat 06.01.1998/Bakırköy

 İBDA davasında mahkum bir hanımın Müslim Efendi’ye gönderdiği bir mektup

LAHİKA 107

(Metristen Serdar K.)

Sevgili Canım Hocamız, Müslim Efendi,

Hocam; Allah’ın selamı ve bereketi üzerinize olsun. Hürmetle ellerinizden öperim.

İnanın sizi çok özledik Hocam. Yokluğunuz çok hissedilmekte, hele bir de bunun yanında mektuplarımın da cevabının gelmemesi (sonradan öğrendim) inanın, bu hasreti doruk noktaya getirdi. Acaba bir kusur mu işledim, bir yerde hata mı ettim de sevgili Hocamız beni mektupsuz bıraktı diyerek, çok üzüldüğüm, hatta bazen de hüngür hüngür ağladığım oldu. (Bu beşinci mektubum)

Sevgili canım Hocam, sizin çok sevineceğiniz bir haberim var. Bazen keşke beni, sevgili Hocam böyle görseydi diye düşündüğüm; hasretle ve özlemle çok istediğim, bir haber vermek istiyorum Hocam. Allah (cc) benim gibi bir zavallı, biçare kulu, bir mürşid-i kamile bağlanmamı nasip etti. Elhamdulillah.

Hocam, ne olursunuz bizleri mektupsuz bırakmayınız. Burada bazen oluyor, arkadaşlarla gönderdiğimiz mektupların gidiş ve geliş tarihlerini hesap edip mektuplarınızı dört gözle beklediğimiz oluyor, Hocam.

Hele İbrahim kardeşimiz sizinle nerede oturduysa oraya gidip, hüzünlü hüzünlü sazını tıngırdatmakta, konuşmalarınızı bile bizlere aktarmakta, beraber kasete aldığımız türküleri söylemekte, bizler de o muhabbetten istifade etmekteyiz Hocam.  O hasreti çok kere dinleyip özleminizle yanmak-tayız. Volta atarken dahi bazen o kaset bizim voltalarımızı renklendirmekte Hocam.

Bizlerin duası her zaman sizinledir canım Hocamız. Sizin yanınızda olamamanın ve hizmetinizi edememenin burukluğunu yaşamaktayız. Sevkimizi sizin yanınıza yapabilsek bir saniye dahi burda durmayız Hocam. İbrahim gardaşın hiç ağzından düşürmediği söz.

Hocam buradaki arkadaşların hepsinin sizlere ayrı ayrı selamı var. Hürmetle ellerinizden öperler. Murat Canım, Ethem, Ömer Kama, Ulaş İbrahim ve hepsi… Ömer Malkaya abim tahliye oldu Hocam. Bu zavallı biçare kullara acıyınız, bizleri duasız bırakmayınız.

Kusura bakmayınız Hocam. Bu beşinci mektubum olduğundan içimi dökmek istedim Hocam. (Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi gelen mektupların birçoğunu bana vermiyorlardı. M.G.)

Sizi canından çok seven bir sözünüze canını ve canları seve seve feda edecek zavallı biçare kulunuz.

 

Serdar K. (Metristen)

(19.01.1998’de postaya verilmiş İBDA’cı bir kardeşin mektubu)

Yorum bırakın

Scroll to Top